'İZMİR'İN KADINLAR'I DENİZ KOKAR'
Önce ismi dikkatimi çekti...Ardından yapımcı-yönetmen ve senaristinin aynı kişi olması... Osman Dikiciler ismini görünce gözlerim parladı...Kanal 1 TV'de program servisi ile haber merkezi arasında yaşanan araç tartışmalarının başrol oyuncularından olan sevgili dostum ne yapar eder, sempatikliği ile sonucu pozitife bağlardı. Sevgili Cihad Taysi basın gala gecesine davet ettiğinde fark ettim İzmir'in yıllar önce önemli bir değerini yine İstanbul'a kaptırdığını...Yıllar o kadar hızlı gelip geçmişti ki, Emret Komutanım,Hababam Sınıfına Merhaba, Korkusuzlar gibi yapımlarda gördüğüm Osman Dikiciler isminin, bana neden yabancı gelmediğini ancak anladım. Duyduğum heyecanı anlatmak oldukça zor. İnternetten özgeçmişini bulup gözden geçirdiğimde, değerli dostumun sevgili eşi Gülçin ile ne denli büyük yol kat ettiklerini görmek beni de gururlandırdı. İstanbul'un o kaosunda direnmişler, çok keyifli projelere imza atmışlar, bu süreçte de bir kız bir oğlan iki tane pırlanta gibi çocuk yetiştirmeyi de başarmışlardı. Dilimin döndüğünce bir önceki yazımda filme yer verdikten sonra, basın galası için heyecanlanmaya başlamıştım bile. Uzun yılların ardından karşılaşmadan önce internetten fotoğrafına baktığımda, saçlarına hafif kır düşen ve uzun saçları ile oldukça karizmatik görünen dostumu İstanbul'un değiştirip değiştirmediğini de merak eder oldum...Karaca Sineması'nın önündeki kalabalığa girdiğimde ilk bakışta heyecandan parlayan gözlerini gördüğüm Osman Dikiciler'in aynı sıcak ve sempatik dostluğu ile beni kucaklaması keyfimi iyice yerine getirdi. Kısaca yad ettiğimiz eski günlerimizi, gala için gelen konukların selamlaşma seramonileri aksattığından, kendisini yeni paylaşımları ile başbaşa bıraktım. Basın galası olduğu için İzmir basının duayen isimlerini,İzmir temsilcilerini,köşe yazarlarını, aynı kurumlarda birlikte çalıştığımız artık medya kuruluşlarında yönetici olan dostlarımızı gözlerim arayıp durdu. Nafile arayışım daha film öncesinde yüreğimi burkmuştu.
Bundan yıllar önce televizyonlarda değerli yapımlara imza atarken, İzmirliden aradığı desteği bulamayarak İstanbul' a giden sevgili dostumuzu, filmin çekim ve vizyona girme aşamasında da aynı vefasız duygular ile karşılamıştık. Bu yüzden 2 yıl filmini vizyona sokamamanın acısını yaşayan bu azimli insan, şimdi de bir kez daha salonda heyecanla beklediği isimleri görememenin hüznünü belli etmemeye çalışarak yaşıyordu. Sevgili dostumuzun gözlerindeki kırılmışlığı anlamak benim için çok ta zor olmadı. Gülümsedi her zamanki pozitifliği ve sempatikliği ile, isteyen herkesle tek tek fotoğraf çektirdi. Filmin sonunda dakikalarca ayakta alkışlansa da, gözlerinde ki o buğu beni üzdü. Bir gevrek, Bir boyoz, İki de kumru tüm görselliği ile İzmir'in en güzel yerlerini satır satır seyirci ile buluştururken, her zaman İstanbul'un arkasında kalmaktan yakınan İzmirli basın patronlarının,iş damlarının nerede olduklarını düşünmekten kendimi alamadım...İsterdim ki yıllarını verdiği İzmir'e gönül borcunu ödemek için yine İzmir aşkı ile yazdığı ve bir nevi İzmir'in tanıtımına katkı koyan filme gelen isimler, sevgili Osman Dikiciler'de 'İşte benim memleketimin insanı iyi ki burdayım iyi ki İzmir'i yazmışım' duygusu uyandırsın...Tüm alkışlar tebrikler yüzündeki gülümsemeyi azaltmasa da, dudağının kenarındaki o kıvrım ve gözlerindeki nem onu tanıyanların içini acıtmaya yetti.
Filmin baş kahramanı Tan 9 yıl önce sevdiği kız nedeni ile İstanbul'a kaçmıştı belki ama, sanki Osman başka bir hikaye altında kendi memleketini bırakıp gidişini anlatmıştı. İzmir sevdası,İzmir hasreti öylesine büyüktü ki, filmin her karesinde o hasretin resmi vardı sanki...Yıllar önce İzmir'den İstanbul'a transfer olan Tan rolündeki Ogün Kaptanoğlu ve Hristo rolündeki Bülent Arın'ın n başrolünü üstlendiği filmde, İzmirli kendini gördü. Filmin müzikleri İzmir hasretini taze tutarken, doğal görüntü efektleri İzmirliyi İzmir'e bir kez daha aşık etti.
'İzmir'in kadınları deniz kokar' diyerek alkışlarla başlayan film, sık sık alkışlarla kesildi. Şimdi 'İzmirliyim, İzmir'i seviyorum' diyorsanız, tüm Türkiye'de vizyona giren bu özel filmi seyretmek için sanırım sizlerde can atacaksınız!
Bizlerde; 'İzmir büyük bir köy ' diyerek yakınmaktan vazgeçip, artık İzmir'e ve İzmir için üretenlere sahip çıkmalıyız..
Sevgili Osman,sevgili Gülçin yolunuz açık olsun...Siz İzmir'e sahip çıktınız ...İzmirlinin de size sahip çıkması umudu ile....
3 Mayıs 2013 Saat: 15.10
Önce ismi dikkatimi çekti...Ardından yapımcı-yönetmen ve senaristinin aynı kişi olması...
Osman Dikiciler ismini görünce gözlerim parladı...
Kanal 1 TV'de program servisi ile haber merkezi arasında yaşanan araç tartışmalarının başrol oyuncularından olan sevgili dostum ne yapar eder, sempatikliği ile sonucu pozitife bağlardı.
Sevgili Cihad Taysi basın gala gecesine davet ettiğinde fark ettim İzmir'in yıllar önce önemli bir değerini yine İstanbul'a kaptırdığını...Yıllar o kadar hızlı gelip geçmişti ki, Emret Komutanım, Hababam Sınıfına Merhaba, Korkusuzlar gibi yapımlarda gördüğüm Osman Dikiciler isminin, bana neden yabancı gelmediğini ancak anladım.
Duyduğum heyecanı anlatmak oldukça zor. İnternetten özgeçmişini bulup gözden geçirdiğimde, değerli dostumun sevgili eşi Gülçin ile ne denli büyük yol kat ettiklerini görmek beni de gururlandırdı.
İstanbul'un o kaosunda direnmişler, çok keyifli projelere imza atmışlar, bu süreçte de bir kız bir oğlan iki tane pırlanta gibi çocuk yetiştirmeyi de başarmışlardı.
Dilimin döndüğünce bir önceki yazımda filme yer verdikten sonra, basın galası için heyecanlanmaya başlamıştım bile.
Uzun yılların ardından karşılaşmadan önce internetten fotoğrafına baktığımda, saçlarına hafif kır düşen ve uzun saçları ile oldukça karizmatik görünen dostumu İstanbul'un değiştirip değiştirmediğini de merak eder oldum...
Karaca Sineması'nın önündeki kalabalığa girdiğimde ilk bakışta heyecandan parlayan gözlerini gördüğüm Osman Dikiciler'in aynı sıcak ve sempatik dostluğu ile beni kucaklaması keyfimi iyice yerine getirdi.
Kısaca yad ettiğimiz eski günlerimizi, gala için gelen konukların selamlaşma seramonileri aksattığından, kendisini yeni paylaşımları ile başbaşa bıraktım.
Basın galası olduğu için İzmir basının duayen isimlerini, İzmir temsilcilerini, köşe yazarlarını, aynı kurumlarda birlikte çalıştığımız artık medya kuruluşlarında yönetici olan dostlarımızı gözlerim arayıp durdu.
Nafile arayışım daha film öncesinde yüreğimi burkmuştu.
Bundan yıllar önce televizyonlarda değerli yapımlara imza atarken, İzmirliden aradığı desteği bulamayarak İstanbul' a giden sevgili dostumuzu, filmin çekim ve vizyona girme aşamasında da aynı vefasız duygular ile karşılamıştık.
Bu yüzden 2 yıl filmini vizyona sokamamanın acısını yaşayan bu azimli insan, şimdi de bir kez daha salonda heyecanla beklediği isimleri görememenin hüznünü belli etmemeye çalışarak yaşıyordu.
Sevgili dostumuzun gözlerindeki kırılmışlığı anlamak benim için çok da zor olmadı.
Gülümsedi her zamanki pozitifliği ve sempatikliği ile, isteyen herkesle tek tek fotoğraf çektirdi. Filmin sonunda dakikalarca ayakta alkışlansa da, gözlerinde ki o buğu beni üzdü.
Bir Gevrek, Bir Boyoz, İki de Kumru tüm görselliği ile İzmir'in en güzel yerlerini satır satır seyirci ile buluştururken, her zaman İstanbul'un arkasında kalmaktan yakınan İzmirli basın patronlarının, iş adamlarının nerede olduklarını düşünmekten kendimi alamadım...
İsterdim ki yıllarını verdiği İzmir'e gönül borcunu ödemek için yine İzmir aşkı ile yazdığı ve bir nevi İzmir'in tanıtımına katkı koyan filme gelen isimler, sevgili Osman Dikiciler'de 'İşte benim memleketimin insanı iyi ki burdayım iyi ki İzmir'i yazmışım' duygusu uyandırsın...
Tüm alkışlar tebrikler yüzündeki gülümsemeyi azaltmasa da, dudağının kenarındaki o kıvrım ve gözlerindeki nem onu tanıyanların içini acıtmaya yetti.
Filmin baş kahramanı Tan 9 yıl önce sevdiği kız nedeni ile İstanbul'a kaçmıştı belki ama, sanki Osman başka bir hikaye altında kendi memleketini bırakıp gidişini anlatmıştı.
İzmir sevdası, İzmir hasreti öylesine büyüktü ki, filmin her karesinde o hasretin resmi vardı sanki...
Yıllar önce İzmir'den İstanbul'a transfer olan Tan rolündeki Ogün Kaptanoğlu ve Hristo rolündeki Bülent Arın'ın n başrolünü üstlendiği filmde, İzmirli kendini gördü.
Filmin müzikleri İzmir hasretini taze tutarken, doğal görüntü efektleri İzmirliyi İzmir'e bir kez daha aşık etti.
'İzmir'in kadınları deniz kokar' diyerek alkışlarla başlayan film, sık sık alkışlarla kesildi.
Şimdi 'İzmirliyim, İzmir'i seviyorum' diyorsanız, tüm Türkiye'de vizyona giren bu özel filmi seyretmek için sanırım sizlerde can atacaksınız!
Bizler de; 'İzmir büyük bir köy ' diyerek yakınmaktan vazgeçip, artık İzmir'e ve İzmir için üretenlere sahip çıkmalıyız..
Sevgili Osman,sevgili Gülçin yolunuz açık olsun...Siz İzmir'e sahip çıktınız ...
İzmirlinin de size sahip çıkması umudu ile....