Almanya, “İslam nefreti”ni suç sayan kanun çıkarıyormuş. 11 Eylül saldırılarından bu yana ABD ve Avrupa’da yükselen İslam nefreti ve “Müslüman eşittir terörist” algısı kontrol edilemez boyutlara ulaşıyor demek ki…
Müslümanlardan nefret edenler yalnızca Avrupalılar değil. Alçaklıkları arasında irtifa farkı bulunmayan terör örgütlerini sistematik biçimde ayrı tutan, toplumda bu yönde algı yaratmaya uğraşan ciddi bir propaganda grubuyla karşı karşıyayız.
Misal, Bursa’daki terör saldırısı sonrası koca koca puntolarla atılan “Tekbir getirerek patlattı” manşeti. Haber yalan ve saldırgan bu gazetenin iddia ettiği gibi IŞID’in değil PKK bağlantılı TAG’ın üyesi.
Ancak mesele bu değil, şu: Bursa’da bir terör saldırısı yapılmasının, insanların ölmesinin, yaralanmasının zerrece önemi yok. Ya, önemli olan saldırganın (yalan da olsa) “tekbir” getirmesi. Yani Müslüman eşittir terörist.
Aynı gazete kendi ülkesindeki terör saldırılarını “Terör Ülkesi”, Paris’teki saldırıları “Fransa çocuklarına ağlıyor” başlıklarıyla duyurmadı mı?
Bir yandan da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin topraklarında “öz yönetim” ilan edeceğini söyleyerek ellerinde silahlar, kendi deyimleriyle “iç savaş” başlatan terör şebekesi var. Bu teröristler “tekbir getirmedikleri” için, hayli imtiyazlı bir muamele görüyor, meşum propaganda görevlileri (gazeteci, yazar, akademisyen vs. de diyebilirsiniz) tarafından.
Egemenliği altındaki topraklarda böyle bir kalkışmaya gerekli karşılığı veren meşru kolluk güçleri de bu grubun hedefinde.
Dilinin altındaki baklayı saklamaya hacet duymayanlar da var. “Görmüyor musunuz, bütün sapıklar imam hatipli” diye tweet atmıştı, bir tanesi. Nefret suçu böyle bir şey değilse nedir acaba?
Hasılı, yıllarca kafamıza vura vura, bin yıllık kadim kültürümüzü bütünüyle reddetmezsek, adam olamayacağımız tezini bellettiler bize. Müslümanlardan nefret ediyorlar diye Batı’ya kızmadan önce kendimize bir bakmamız gerekiyor.