Bu hafta sizlere başka bir yazı hazırlamıştım ama araya Muğla’dan gelen bir kara haber girdi.
Özür dilerim.
657 sayılı kanun hakkındaki görüşlerimi belirten o yazımı haftaya paylaşırız kısmet olursa.
Muğla İl Sağlık Müdürlüğü’nde görev yaptığım yıllarda tanıdığım Gökhan Tap’ ın, ölüm haberinden ziyade ölüm şekli bütün tanıyanları da şaşırtır nitelikteydi.
Kavaklıdere yolunda elindeki av tüfeği ile başından vurulmuş şekilde bulunan Sevgili Gökhan inanılır gibi değil ama intihar etmişti.
Hani kimin yolu Kavaklıdere’ye, kimin yolu sağlığa düşmesin de onu bulmasın veya ondan habersiz Kavaklıdere’de, sağlıkta bir gelişme olsun; mümkün müydü?
Öylesine ilgili, öylesine güleryüzlü ve hayat dolu bir insanın, sebebi ne olursa olsun intihar etmesi gerçekten düşündürücü.
Yakınlarına ve sağlık camiasındaki bütün dostlarına başsağlığı diliyorum.
Bu intihar vakası istemeden bana yine Muğla’da tanık olduğum merhum Mursayettin Eksen, Şakir Kızıldereli ve İsmail Işıktaş gibi dostlarımın da intiharlarını hatırlattı. Bu arkadaşlar için ölümleri ardından kurduğumuz bütün cümleleri belki de fazlasıyla Sevgili Gökhan için de kurabiliriz.
Ne sebep olursa olsun artık yoklar. Gözümüzün önünde, hani derler ya belki de göz göre göre gittiler de fark edemedik!
Sanal âlemlerden fırsat bulup da çıkamıyoruz ki görelim Gökhan’ları. İlle de öpmemiz gerekmiyor. Şöyle bir omzuna dokunmak, parmağımızın ucuyla olsun şöyle bir değsek! Ya da ondan da geçtim: Şöyle gözlerinin içine doğru bir anlığına olsun bakıversek.
‘Yalnızlık Allah’a mahsus’ derlerdi insanın yalnız kalmaması için ama günümüzde insan hep yalnız. Ailede, okulda, iş yerinde, yolda, çarşıda hep tek başına insan! Kalabalıklar içinde bile yalnız kalmayı başarabilmiş günümüz insanı ve takıyor kulaklığını, gömüyor başını içeri doğru.
Otizmin farkında mıyız sahiden?
Otizmi tanımlarken; içe bakan, karşısındakiyle göz teması kuramayan, farklı insanlar derdik.
Sahi artık farkı bile fark etmek güç ve hepimiz otizmliyiz, hepimiz farklıyız!
Dışarıya kendini tamamen kapayan insan şayet fark edilip tedavi edilmezse de sonuç malum.
Bu yüzden Genelkurmay’ın bir süre önce uygulamaya koyduğu projeyi de burada yeri gelmişken alkışlamak gerekiyor.
Anne ve babadan hatta sosyal hayattan, okuldan, işyerinden emanet alınan gençlerin bu süre içerisinde yalnız kalmaması, bunalım yaşamaması ve bulunduğu ortamda yabancılık çekmemesini sağlamak amacıyla kurdukları Rehberlik Danışma Merkezleri ile: “Can Dostu” projesini hayata geçirip 2002'de yüz binde 32 olan intihar vakalarını, 2011'de yarı yarıya azaltmayı başarmışlar. Bu kapsamda, birliklerde görevli her personel için yine aynı takım, kol ve tim içerisinden bir can dostu tahsis edilerek, kendine veya başkasına zarar verebileceği değerlendirilen psikolojik sorunlu personelin de bu can dostu vasıtasıyla hayata tutunması sağlanıyor.
Türkiye’de intihar girişim oranlarına bakıldığında ABD ve Avrupa’daki oranların yedide biri kadar. Ancak batıda azalırken bizde artma eğiliminde. İntihar eden kişilerin medeni durumları incelendiğinde ise 2015 yılında intihar edenlerin yüzde 50.5' inin evli, yüzde 37.7'sinin hiç evlenmemiş, yüzde 7.2'sinin boşanmış, yüzde 4.6'sının ise eşini kaybetmişlerden oluştuğu görülmektedir.
2016 yılında ise İntihar edenlerin yüzde 76,1’ini erkekler, yüzde 23,9’unu ise kadınlar oluşturmakta.
Günümüz insanı yalnız ama erkekler biraz daha yalnız gibi bu istatistiklerden görülebildiği kadar. Kadınların da fazla muhabbeti sevmeleri tevekkeli boşuna değil gibi.
Allah muhabbete muhtaç etmesin!
Ama rakamlar çok açık gösteriyor ki bir can dosta ihtiyacımız çok fazla.
Hani kendisinden bir şey saklamadığımız, her başımız ağrıdığında kapısına varabileceğimiz.
Silahlı Kuvvetler emanete sahip çıkıyor da ya biz?
Okullardaki öğretmenlerimiz, idarecilerimiz, işyerlerindeki amirlerimiz, aynı evi paylaştığımız belki de canımız öte dediğimiz evdeşlerimiz….
Sahi biz emanetlerimize ne kadar sahip çıkabiliyoruz?
Dini kültürümüze göre evlenecek yaşa geldiği halde evlenemeyen her kulun vebali üzerimizdedir. Yine cemiyette, Lut Kavminde olduğu gibi bir takım sapkınlıklar baş gösterdiğinde sadece bu sapkınlıkları yapanların değil de bütün bir toplumun mesuliyetinin olduğunu da görüyoruz da yine de bu intiharlara karşı kayıtsız kalabiliyorsak gerçekten Allah yardımcımız olsun!
Her ölüm bir haykırıştı anlayabilene ama susmak tercihiniz olacaksa da gidenlerin değil de kalanların vay haline!