29 Mart 2024, Cuma Web TV Foto Galeri Sosyal Medya Mobil Uygulamalar Arşiv
 
 
Erdal Çil

Barikatsever yöneticiler

 Yönetici tanımı ve tipleri ile ilgili bolca çalışmalar yapılıyor. Bu konuda önemli isimlerden olan Zaleznik yöneticiyi tanımlarken: ısrarlı, kararlı, çalışkan, akıllı, analitik yeteneklere sahip olan, hoşgörülü ve iyi niyetli olmasının gerekliliğinin altını çizer. (ZALEZNİK, Abraham.1995, “Lider ve Yönetici: Aralarında Fark Var mı?” Çeviren: Ufuk Uyan)

Yine bu konuda ülkemizde önemli çalışmalara imza atan Nuri TORTOP ise: “Bir kuruluşun bütün çalışmalarını, uygulamalarını ve başarılarını artıracak biçimde ahenkleştiren..” diyerek görüntü, uyum ve estetiğin de iyi bir yönetimin önemli unsurları arasında olmasına işaret etmektedir. (TORTOP, Nuri 1985, Kamu Personel Yönetimi, “S” Yayınları, Ankara.)

Ülkemizde yönetim kavramını direkt etkileyen çok önemli değişimler görmekteyiz. Memur alırken, vasıfsız bir personel bile işe alınmadan ne kadar sağlıklı yapıldıkları ayrı bir tartışma konusu olsa da bir elemeye tabii tutulurlarken bir kuruma yönetici atanırken, ruh sağlığı da dahil hiçbir testten geçirilmediğini görüyoruz.

Yöneticilik; özel eğitimli olmayı, toplumun bütün katmanlarını az da olsa tanımayı gerektiriyor. Manisa’da görev yaptığım sırada otizm farkındalığıyla ilgili çalışmalar yaparken konunun ildeki bütün kurum yöneticilerine de anlatılmasının önemini vurgulamış, dönemin valisinin de katkılarıyla bu tür toplantılar gerçekleştirmiştik.

Tohum Otizm Vakfının da takdirlerini kazandığımız o senelerde nelere tanık olmamış, ekip olarak nelerle karşılaşmamıştık ki?

Çarşı içinde açtığımız bir stantta: Dedenin biri bizden aldığı otizm broşürünü bir kenarda hızla okumuş ve elinden tuttuğu torununu göstererek bu belirtilerin hepsinin torununda olduğunu söyleyerek anne ve babasını ikna edemediğini söylemişti.

Psikolog arkadaşlarımız dededen adreslerini alıp aileye ulaşarak müdahale etmişlerdi. Bir de bir tıp profesörüyle karşılaşmış ve inanın bu farkındalıklar kapsamında geç de olsa çocuğundaki asperger sendromunu tanıdığını ifade etmişti.

Artık gözlerimiz daha engelsiz!

Engelli insanlarımızı daha net görüyor, hayatımızda onlara daha çok yer ayırıyor, kurumlarımızda, iş yerlerimizde daha çok engelli arkadaşlarımızla birlikte oluyoruz.

Fiziksel engelli olanlar ile daha çabuk ve nispeten daha kolay iletişim kursak da engeli fiziksel olmayanlarla iletişimimiz pek o kadar da kolay olmuyor. İşin bir başka ilginç yanı bu tür pek çok engelli de halen toplum baskısından dolayı engellerini kabullenemediklerinden, kendilerini ifade edemediklerinden sanki sağlıklı bireylermiş gibi de zorlanarak, iteklenerek de olsa ayakları üzerinde durmaya çalışmaktalar.

Hadi onlar engellerinden dolayı dertlerini anlatamıyorlar, ifade edemiyor, sağlıklı iletişim kuramıyorlar da ya onlarla yaşayan, onların liderliğini- yöneticiliğini yapan sözüm ona engelsiz insanımız ne yapıyor?

Onlar olsun gerçekten sağlıklı iletişim kurabiliyor, sağlıklı olmalarının gereğini yapıyorlar mı acaba?

Maalesef!

Ne işi öğretmenlik olan insanımız ne yönetici etiketine sahip insanımız bu konuda en başta kendileri bilgisiz ve hatta sağlıksız olduklarından, hep kolaycılığa kaçarak, biraz zordan dahi hep kaçmaktadırlar. Halbuki yöneticilik; zor olandan kaçmak mıdır?

Öğretmenlik, sadece engelsiz olanlara mı öğretmekten ibarettir? Engelleri bilseler, engellileri tanısalar biliyorum ki çoğunun insan olma erdemlilikleri ağır basacak ama bilmiyorlar ki…

Huzursuz bacak sendromunu; Sürekli orası - burasıyla oynayan çocuğun derdini… Kalabalıklardan sürekli kaçan bir insanın ne gibi bir rahatsızlığın belirtisini verdiğini…

Anksiyete, DEHB, disleksi, asperger gibi kavramların ne anlama geldiğini bilmeden Google, whatsapp, instegram, twitter hesaplarınız olsa ne yazar? Çağımız; insanı yalnızlaştıran, içinde yaşadığı toplumdan alıp, başka âlemlere, sanal çevrelere sürüklediği ve bu yüzden mayasında sosyalleşmek olan insanın sürekli kendini mutsuz, huzursuz hissettiği bir çağ.

Bundan dolayı bu çağı okuyabilen, bu çağın dertlerine, saldırılarına karşı kendini hazırlayabilen rehberler, yöneticiler olmalı hayatın içinde.

Milli Eğitim Bakanımız: “İş dünyasının, kendilerinden soru çözen değil, sorun çözen öğrenciler istediğini” belirtmişti. Acaba sorun çözen kaç öğretmenimiz var ki diye sormadan da edemiyorum. Yönetici dediğin de elbette sorun çözme becerisine sahip olabilmeli diyoruz ama bizatihi kendileri sorun olan yöneticileri ne yapmalı, kimlere havale etmeliyiz bilemiyorum.

Kendi ile sorunu olanları başka birilerinin başına sorun etmemek başlangıç için düşünülebilir. Sonra, farkındalıkların ortaya çıkarılması ve bu konuda geliştirilecek ulusal kampanyalarla kamuoyuyla birlikte özellikle öğretmen ve kurum yöneticilerinin duyarlılıklarının arttırılması önemli bir adım olacaktır.

Her şeyi devletten beklemek, olumlu bir adım da olsa hamle yaparken ille de yukarıya danışmak gibi basmakalıp davranışlar yerine, her öğretmen her yönetici elindeki imkanlarla karanlığa bir mum yakmak gibi çevresindeki veya kendisine emanet edilen bu tür özel kişilerin farkındalıklarına dair bir şeyler yapabilir düşüncesindeyim.

Hadi diyelim işiniz çok! Hadi diyelim takdir edeniniz yok! Hadi diyelim böylesi küçücük işleri önemsemiyor, çok vakit ayırmak istemiyorsunuz!

Hadi diyelim sizin kazancınıza ek bir ücret de sağlamıyor ve kayıp zamansa sizin için bu işler o zaman da gölge bari etmeyin! Yapanlara engel olmayın.

Dışımızdan bize engel olanlar çok! Ama gelin öncelikle içimizdeki engelleri aşalım. Yaşama, yaşamak isteyene barikatlar kuran değil, barikatları kaldıran olalım.

Barikatların arkası sizin için güvenli olabilir. Barikat yapmayı seviyor da olabilirsiniz. Ama gelin yapım işlerindeki bu becerinizi gönüller yapma becerisine dönüştürelim.

Eskiden düşman saldırıları ve vahşi hayvan saldırılarından korunmak üzere ihtiyaç duyulan bu surlara, duvarlara günümüzde artık ne kadar lüzum var düşünelim.

Günümüz insanının sevgiye olan özlemi sayesinde artık düne kadar vahşi bildiğimiz hayvanlar bile artık evlerimize girmeye başlamışken bir takım özel insanlarla, ebeveynleriyle aramıza barikatlar kurmayalım.

Ömür çok kısa ve kesinlikle barikatların ardına saklamaya da saklanmaya da değmez!

23.04.2019 Erdal ÇİL

[email protected]

24 Nisan 2019 Paylaş
 
Bu yazı için yapılan yorumlar ( 0 ) + Yorum Yaz

Yorum bulunamadı !..

 
facebook.com/HaberEgeli
 
Yazarın Diğer Yazıları
AVNOCA
BAHAR ÇİÇEKLERİ
ŞEHİR TAŞIYAN ADAMLAR (1)
ÇALIK KÖYÜNDEN DİYAR-I MENTEŞE’YE. MUSTAFA ÇALIK MUĞLA’DA.
KUMRU VE KADIN
CUMHURİYETE ÖZEL YÜZDE ELLİ
İLAHİ MİSYON
İKİ KİTAP
DARIYERİ İÇİNDE KİTAP OLAN KÜLTÜR ŞENLİĞİ
TÜRKÜLERLE UYANMAK
YÜZYILIN YANGINI
BAŞLIĞA GEREK OLMAYAN BİR YAZI
BEN SUSTUM, KİTAP SUSTU, KEMAL TAHİR KAYBOLDU
TATLI DİLLİ GÜZEL İNSANLAR
ADAY VE ADAY ADAYI DUASI
DEPREMİN DEPREŞTİRDİKLERİ
BİRİLERİ VAR
RODOS VE ONİKİADALARDAKİ TÜRK VARLIĞI (2)
RODOS VE ONİKİADALARDAKİ TÜRK VARLIĞI
CEZA HEP FUTBOLSEVERLERE
 

WEB TV Tüm videolar
Deplasmanda plasebo
 
Şeyhim kainata alışamadım
 
 
FOTO GALERİ Tüm galeriler
 
 
 
? Anket
Spor Toto Süper Lig 2022-2023 Sezonu Şampiyonu Kim Olur?
 
   
Spor Kent Haberleri Politika Ekonomi Yazarlar Sağlık Eğitim Asayiş Kültür Sanat Yaşam Dünya Magazin
facebook.com/haberegeli twitter.com/haberegeli Google+   Anasayfam Yap
Sık Kullanılanlara Ekle
Künye
Sitene Ekle
İletişim

© Copyrigth 2013 haberegeli.com tüm hakları saklıdır
  Sitemiz abonesidir