28 Mart 2024, Perşembe Web TV Foto Galeri Sosyal Medya Mobil Uygulamalar Arşiv
 
 
Erdal Çil

ISSIZ AKADEMİ

“Ordu rahatsız!”

“Genç Siviller rahatsız”

“İş Dünyası kaygılı”

“Barolar Endişeli”

“Yüksek Yargı huzursuz”

Demokrasimizin en kritik virajlarında hep bu cümleler kullanıldı.

Tabiri caizse biraz belimizi doğrultmaya çalışsak, -Son Dakika – Dikkat – gibi iri puntolarla hep önümüze düşürdüler, dikkatlerimizi dağıttılar ve kısmen de olsa başarılı oldular.

Ama asıl düşünen; güne, yarına dair projeksiyonlar sunma görevini üstlenmiş olduğu kadar düne dair de sağlıklı bilgileri sunabilme adına görevler üstlenmiş bir kesime hiç kaygıları sorulmadı.

Tabiri caizse akademiye, şu sıralar kimse mikrofon uzatmıyor, halleri nicedir sormuyor.

Belki de soracak, onların söyleyeceklerine karşın bırakın çözüm bulmayı, dinlemeye dahi mecalleri, niyetleri yok.

Eskiden göstermelik de olsa, dört –beş yılda bir de olsa sandık konur ve sonucu dikkate alınmasa da temayüle bakılırdı. Tabii ki akademide kamplaşmanın, kutuplaşmanın önüne geçilmesi için kaldırıldı rektörlük seçimleri ama gelinen noktaya bakacak olursak da şimdi de hemen bütün kampüslerde bırakınız kamplaşıp, kutuplaşmayı bir bloklaşma söz konusu. Hem de eskiyle hiç kıyaslanamayacak kadar büyük bir bloklaşma!

Rektörler ve yakın çevresine karşı adeta bütün akademi tek vücut, tek blok!

Yönetimle beraber isimleri anılan üç – beş kişi ve onların bütün icraatlarına karşı olan neredeyse bütünleşmiş bir akademik camia.

İcraat lafını duyunca da şimdi bana karşı da birleşecekler ve: “ne icraatı, icraat mı yapıyorlar sanki? Şov yapmanın dışında, siyasi mevzii kapmanın dışında, objektiflere poz vermenin dışında hangi akademik çalışma ile hangi kurumsal başarılarıyla öne çıkan hangi üniversite ve rektörü var ki” diyeceklerini de buradan duyuyorum inanın.

Herhangi bir şirket, kurum vesairenin değil bizzat YÖK’ ün geçen hafta basınla paylaştığı ve üniversitelerdeki akademik ve idari memnuniyet oranlarının açıklandığı haber bile ne yazık çok ses getirmedi, yüksek rakımlı tepelerde karşılık bulmadı.

Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK); yükseköğretim kurumlarının eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri ile idari hizmetlerinin kalite düzeylerine ilişkin ulusal ve uluslararası kalite standartlarına göre değerlendirmeler yapmak üzere kurulmuştur. İç ve dış kalite güvencesi, akreditasyon bağımsız ve özerk olarak kurulan süreçleri ve bağımsız dış değerlendirme kurumlarının yetkilendirilmesi süreçlerini yürütmek üzere görevlendirilen kurulun yayınladığı tablolara baktığımızda durumun vahameti, ne yazık ki bütün çarpıcılığıyla görülmektedir.

Bir yandan da, 127 devlet üniversitesinden 39'unun 2019 yılında akademik personele yönelik, 127 devlet üniversitesinden 43'ünün ise idari personel için memnuniyet anketi yaptırmamaları ise böylesi önemli bir üst kuruma karşı bile takınılan lakaytlığı sergilemesi açısından önemlidir.

Yani, Yüksek Öğretim Kurumu’na karşı sorumlu olan, onun tarafından görevlendirilen yükseköğretim kurumlarının, üniversitelerin başındaki rektörler görevlerini layığı ile yapmıyorlar, YÖK’ün koyduğu kalite, akreditasyon kurallarına uymuyorlar.

Bilimsel olarak doğrulanan, “hiçbir şey yapmamak, tavırsız kalmak da bir tavırdır!”

Elbette rektörler her sorunda her zaman doğru kararı veremeyecekler, doğru hareket edemeyeceklerdir. Bu gibi durumlarda ise yanlış yapma yerine tavır almamaları, tepkisiz kalmaları bile çözüm için doğru olabilecek iken günümüzde maalesef birçok rektörün ateşin üzerine bizzat benzinle gittikleri, bizatihi kendilerinin sorunun merkezi olarak makamlarda durmaları düşündürücü ve vahimdir.

Eskiden seçim vardı ve rakibini mağdur etmenin belki bir anlamı vardı ama şimdi senden daha çok çalışan, senden daha sosyal, senden daha iyi okuyan, araştıran birine karşı takındığın ötekileştirici tavrın bir açıklaması olmadığı, olamayacağı gibi cevabını ancak psikiyatri ile uğraşan bilim insanlarının verebileceği aşikârdır.

Velhasıl sorun öyle bir gazete sütununa sığacak kadar bile dar ve az değildir. Üniversitelerimizin öyle sessiz, sakin durmaları; yakın zamana kadar sevimsiz, geçimsiz gibi hafızalara kazınan fotoğraflarıyla şu sıralar pek ortalıklara çıkmayan akademisyenlerin bu sessizliğinden farklı anlamlar çıkararak onların mutlu olduklarını falan kimseler düşünmesin!

Pandemiye bağlı, ekonomiye bağlı nedenleri de bir tarafa bırakarak ifade ediyorum ki akademi ilgi bekliyor ve sessizliğinin duyulmasını istiyor.

İdare ediyorlar ama yönetilemiyorlar, anlaşılmıyorlar ve yine kendileri gibi biri eliyle de linç edilmek, hor görülmek is-te-mi-yor-lar!

Hiç bu kadar sessiz ve ıssız kalmamıştı onlar!

Erdal ÇİL

[email protected]

22 Eylül 2020 Paylaş
 
Bu yazı için yapılan yorumlar ( 0 ) + Yorum Yaz

Yorum bulunamadı !..

 
facebook.com/HaberEgeli
 
Yazarın Diğer Yazıları
AVNOCA
BAHAR ÇİÇEKLERİ
ŞEHİR TAŞIYAN ADAMLAR (1)
ÇALIK KÖYÜNDEN DİYAR-I MENTEŞE’YE. MUSTAFA ÇALIK MUĞLA’DA.
KUMRU VE KADIN
CUMHURİYETE ÖZEL YÜZDE ELLİ
İLAHİ MİSYON
İKİ KİTAP
DARIYERİ İÇİNDE KİTAP OLAN KÜLTÜR ŞENLİĞİ
TÜRKÜLERLE UYANMAK
YÜZYILIN YANGINI
BAŞLIĞA GEREK OLMAYAN BİR YAZI
BEN SUSTUM, KİTAP SUSTU, KEMAL TAHİR KAYBOLDU
TATLI DİLLİ GÜZEL İNSANLAR
ADAY VE ADAY ADAYI DUASI
DEPREMİN DEPREŞTİRDİKLERİ
BİRİLERİ VAR
RODOS VE ONİKİADALARDAKİ TÜRK VARLIĞI (2)
RODOS VE ONİKİADALARDAKİ TÜRK VARLIĞI
CEZA HEP FUTBOLSEVERLERE
 

WEB TV Tüm videolar
Deplasmanda plasebo
 
Şeyhim kainata alışamadım
 
 
FOTO GALERİ Tüm galeriler
 
 
 
? Anket
Spor Toto Süper Lig 2022-2023 Sezonu Şampiyonu Kim Olur?
 
   
Spor Kent Haberleri Politika Ekonomi Yazarlar Sağlık Eğitim Asayiş Kültür Sanat Yaşam Dünya Magazin
facebook.com/haberegeli twitter.com/haberegeli Google+   Anasayfam Yap
Sık Kullanılanlara Ekle
Künye
Sitene Ekle
İletişim

© Copyrigth 2013 haberegeli.com tüm hakları saklıdır
  Sitemiz abonesidir