Basılıyordu, yayınlanıyordu, elden ele dolaşıyor, evimize kadar giriyor, elimize yakışıyordu ama yine de şimdiki gibi sosyal miydi?
Gazete çıkarmak, dergi yayınlamak, sürekliliğini sağlamak, ayakta tutabilmek büyük beceri istiyor ve ille de güç istiyordu. Bu yüzden hep belli güç odaklarına odaklanan bir medya, onları anlatan, onlarla dolu bir medyaydı hafızalarımızda kalan.
Bir ara dördüncü güç falan demeye kalkmışlardı da hadlerini bildirivermişti! Medyaya rağmen hükümet edebilme, yönetebilme ne mümkündü o zamanlar. Mecliste muhalefetin yapamadığını yapabilme kudretinde bir medya! Bu yüzden olacaksam adam gibi iktidar olayım diyen her hükümet, önce medyasını oluşturma gayretine girişerek başlıyor günümüzde.
İcraatlar süslenerek, giydirilerek, ballandıra ballandıra, medya dili sosuna bandırılarak öyle güzel servis ediliyor ki…
Neydi o eskiden? Halkın oyuna rağmen fırsat verilen hükümetler, iş başına geçince sanki cezalandırılır, bütün muhalefet bas bas aleyhinde kenetlenir, garibimi iktidar olduğuna, olacağına pişman ederlerdi.
Geçti Bor’un pazarı!
Neyin sözcüsü olursan ol artık, medyasıyla halkına daha iyi kendini anlatan, pazarlayan, düne karşı daha donanımlı bir gücün karşısında olmak kolay değil. Ama yine de haddini bilmek lazım!
Ümitsizlik, yılgınlık olmamalı. Hele hele deveden büyük fil var deyip kalkıp okyanus ötelerine güç aramaya gitmek falan, size olsa olsa felaket getirdiği gibi karşınızdakinin de gücüne güç katar, unutmayın!
Biz yabancı futbolcuları, yabancı turistleri, yabancı kitapları okumayı, yabancı markaları falan severiz, gardrobumuza koyarız da; yabancılardan beslenerek gelip bizim mahallede caka satan züppe kılıklıları sevmez, haddini bir an önce göstermek için birbirimizle bile yarışırız.
Sizde nasıldır bilmem ama bizde kol kırılır, yen içinde kalır!
Kırılmasına rağmen yenin içinde kalmayan kolu da fırlatır atarız. Artık nispeten huzura kavuştuk, kafamızı bulandıran, sürekli eleştirip bizi tatsız tuzsuz bırakan bir medyadan kurtulduk derken bu sefer dizimize kadar gelip oturan, ceplerimize girecek kadar sosyalleşmiş bir medya ile karşı karşıyayız.
Erişimde engel tanımıyor! Bu yüzden muhalefet daha mutlu ve iktidarın bir işi daha var artık. Atış serbest!
Biraz ordan biraz burdan, biraz doğru biraz yanlış kes-yapıştır-tıkla ve paylaş! Atalarımız ne ufuk sahibi insanlarmış meğer!
Yıllar öncesinden görmüşler bugünleri ve delinin birinin kuyuya attığı taşı, kırk kişinin uğraşarak çıkaramadığını söylemişlerdi ya sanki tam o anları yaşıyor gibiyiz.
Cesaret edip gazetelerine, dergilerine yazamadıklarını şimdi sosyal medya üzerinden postalıyorlar. Sanırsın ortalık toz duman, sanırsın ortada ne adam var, ne devlet!
Artan konforumuza, gelirimize rağmen sanırsın ki yaşama tutunacak hiçbir şeyimiz kalmadı. Ne yediğimiz gıdalar, ne giysilerimiz ne işlerimizin tadı, tuzu yok! Dayatılan bu karamsarlık, bu ümitsizlikle başka düşmana ihtiyacımız yok.
Resmen tükenmişlik sendromuna tutulmuşuz ve sosyal medya bizi adeta sosyal bir çöküntünün içine bırakmış görünüyor.
Sosyal medyaya kalsa iktidar 16 yıldır girdiği her seçimde alaşağı! Yaptığı her iş fiyasko, her iş kendilerine sağlanan menfaatlerle dolu, dünyada gittikçe yalnızlaştık, öldük, bittik, daha neler…
Ecdat; yalancının mumu yatsıya kadar demişti. Şimdiye kadar yalanına şahit olmadık. Bu biraz uzun sürecek gibi ama manevi bir çöküş yaşayan dünyada karşılıkları çok olduğundan, desteklendikleri gerçek.
Bir de birkaç yazıdır yazdığım iç güçleri de var tabii bunların. Yalandan, dolandan rantlanan; işleri güçleri hesap-kitap olan yanaşma takımı.
Çok sosyaller. Her taşın altına girecek kadar, her kılıktan çıkacak kadar, her fikrin sözde militanıymışçasına sahtekâr ve bozguncu tayfa.
Bu kadar seviyesiz, ölçüsüz bir sosyal medya doğal olarak en çok onlara yarıyor. Yoksa yatsıya bile kalmadan bitmişti işleri de. Bu yüzden cebinize gelen, dizinize konan her medya haberine siz siz olun güvenmeyin!
Siz doğru olun, doğru nasıl olsa sizi bulur.
Hem doğrularla olmayı düstur edinen, O’nu ve dostlarını dost edinenin başkaca sosyalleşmeye ne ihtiyacı olur ki?
Ben sanıyorum medyanın da zeki, çevik ve ille de ahlaklısını; kolay olmayanı ve biraz da özel olanını seviyorum..
Ne yapalım: Allah büyük ve dostlar sağolsun!