Geneldeki işlerin açık ara gündemimizi meşgul etmesi sonucu epeydir yerel gündemi takip edemiyor, şehirlerimizde olan biten hakkında şahsıma yöneltilen sorulara bile kayıtsız kalıyordum.
“Nasılsın?” sorusuna vereceğim cevabın, ülkemin başına gelenler, çevremizi saran şer odaklı kuşatmalar, gırtlağımıza kadar ulaşan ihanetler sonrası hem ne önemi kalıyor ki?
Ama yine de yerelde takip ettiğim, okumadığım zaman eksikliğini hissettiğim kalemler var. Bunların içinde de eğitimci İdris Koç’un yazıları gerçekten atlanacak veya sadece ‘beğen’ butonu ile geçiştirilecek türden değil!
İçinde yaşadığımız çürümüşlüğe, batının vahşi teknolojik saldırılarından bunalıp köşemize çekilerek çaresiz seyrettiğimiz ve daraldığımız zamanlara yönelik bile elimize, gönlümüze bir eğitimci naifliği ile çareler sunabilen bir kalem.
İyi doktor yok! İyi mühendis, iyi esnaf, iyi komşu, iyi öğretmen, iyi politikacı, iyi okul, iyi bina yok diye sızlandığımız vakitlerde o bütün bunların iyi bir insana ulaşmakla, iyi bir insanı hedeflemekle ulaşabileceğimizi ifade ediyor.
Kaleme aldığı 06.12.2017 tarihli: “Bugün Hiç Ders Yapmasak Nasıl Olur” başlıklı yazısında Grıgory Petrov’un “İdeal Öğretmen” isimli kitabından, 1880’li yıllarda Moskova Üniversitesinde yıldızı parlayan genç matematikçi Prof. Dr. S. A. Raçinski’nin hayat hikayesinden kesitler sunarak tespitler çıkarıyor.
“Çocuklar ilk gün şevkle çalışılarak okulun etrafını tertemiz yaparlar. Eski öğrencilerden biri ‘Öğretmenim, bugün hiç ders yapmadık’der. Prof. Raçinski, ‘Zararı yok, yarın hepiniz okula elleriniz ve yüzleriniz temiz olarak geleceksiniz. Temizlik, uygarlık için en fazla lazım olan bir şeydir. Temiz olmayan bir millet, medeni sayılmaz. Şimdi evlerinize gidiniz. Orada daha şimdiden temizlik yapmaya başlayınız! Ben sizinle birlikte bu köyde temiz ve medeni bir hayatın temellerini kuracağım’ diyerek onları evlerine gönderir.
Bütün pisliğini piknik alanlarında bırakan, çöplerini parklara atan, atıklarını aracının camından yola savuran, yere tüküren, izmaritini bir köşeye fırlatan, sahilleri çöplüğe çeviren insanlar hepimizi rahatsız ediyor. Ancak dünyamız hızla kirletilmeye devam ediyor. Geçenlerde Ula Göleti çevresinde otururken, yan masada piknik yapan gençlerin, beş metre ilerideki çöp bidonuna rağmen bütün çöplerini piknik masasının üzerinde bırakıp gittiğini gördüm. İki gün önce de Bayır’da kırmızı ışıkta beklerken öndeki aracın camının açılıp çöplerin yol kenarına savruluşuna şahit oldum.
Çevreyi insafsızca kirleten bu insanları gördükçe ve Prof. Raçinski’nin ilk dersini hatırladıkça aklıma şu sorular düştü:
Acaba okullarımızda haftada bir gün hiç ders yapmasak nasıl olur?
Ya da şöyle desem: Haftanın bir gününü eğitime ayırsak nasıl olur?”
Her satırı, her cümlesi böyle tespitler, böyle önerilerle dolu ve sokağa bakan bütün dairelerin pencerelerinden, balkonlarından sokağa bırakılan bir sürü çöp ve cüruf bırakıldığı günümüzde kendi çabasıyla sokağı temizleme derdini görüyoruz yazılarını okudukça.
Hangi kuruma, hangi eve, hangi sözde sivil toplum kuruluşuna gidersek gidelim söz açılıp kurum içi ilişkilere geldiğinde maalesef duyduklarımız can sıkıcı ve herkes kurumun amacını, ne için orada bulunduklarını, aldıkları maaş ve ücretleri bile ne karşılığında aldıklarını bile unuturcasına hep birbirinin ayağını çelmeleme derdine düşmüş görüyoruz.
Kurum Kültürü bir bakıma yerel kültür demek ve kurumlarımızın bu derece kısırlaştığı bir ortamda da yerelin bir şeyler üretemeyeceği çok açık ve yerelden bir şeyler gitmedikçe de ya da müspet bilgi ve veriler gitmedikçe de genelde iyi bir şeyler üretilmesinin, genelde iyi şeyler olabileceğine dair ümitler beslememizin de ne kadar doğru olacağını sizler de takdir edersiniz.
Yerelde birbiriyle anlaşamayan, üç santimi ve üç kuruşu bölüşemeyenlerin genele dair söyleyebilecekleri bir söz yoktur, olamaz da!
Bu kısırlığımız devam ettikçe de tarihin tekerrürü kaçınılmazdır ve rahmetli Yazıcıoğlu’nun 12 Eylül zindanlarında söylediği: “Koca sokakları paylaşamazken küçücük hücreleri paylaşır olduk!” sözünün yarın da benzer şekilde mukadderatımız olması şaşırtmamalıdır.
Temelinde edebin ve ahlakın olmadığı her çözüm yeni bir çözümsüzlük, yeni bir fitnedir!
Allah milletimizi yeni fitnelerden muhafaza buyursun!