Onu tanıdığımda Müdürlüğe en yakın yerdeki Sağlık Ocağında görev yapıyordu. Sorumlu hekim olmadığından müdürlüğe pek uğramazdı. Sorumlu olmamasına rağmen sürekli müdürlüğe uğrayanlar da olurdu. Yazılan görevlere itirazları olup değiştirmeye çalışanlar, hakkında yapılan şikâyetler sonucu savunmalarını yaparak kendilerini anlatmaya yönelenler ya da boş vakitlerinde sohbet etmeye gelerek müdürlükle de aralarını iyi tutmak isteyenler gibi.
Şimdi düşünüyorum da aslında onun da itiraz edebileceği çok değişik görevlendirilmeleri olmuş, şikâyet edildiği anlar da olmuştu ama yine de çok kısa süreliğine gelir, ilgili bölüme uğrar ve usulca ayrılırdı müdürlükten.
Bir keresinde ildeki bir kurum müdürünün sekreterinin muayene olması için kendisi müdürlükten aranmış ve yardımcı olması istenmişti. Sağlık Ocağına giden sekreter de, onun kapısındaki kuyruğu görmesine rağmen, aldırış etmeden içeri girmiş ama o hasta muayene ettiğini, kuyruktakilerin işini bitirir bitirmez kendisine mutlaka bakacağını ifade etmişti. Sekreter hanım bunu kabullenmekte zorlanarak kendi kurum müdürünü bizim il müdürüne aratarak, hekimden şikâyetçi olmuştu. Sekreter hanım müdürlüğe gelip dilekçesini yazarken dikkatimi çekmiş ve hekimin kim olduğunu sorup da onun adını öğrendiğimde de hem sekreter hanıma hem de il müdürüne Dr. Ejder’in davranışında bir yanlışlık veya kabalık türünden bir kusur görmediğimi ifade etmiştim. İl müdürümüz ikna olmasına rağmen sekreter hanım ikna olmamış ben de dilekçesini almama rağmen yakinen tanıdığım kurum müdürünü de arayarak bilgilendirmiştim.
Kendisini o ana kadar çok tanımıyor olsam da hakkındaki kanaatim, onun işini gücünü yapan, gösterişsiz, işinde oldukça titiz ve kararlarında da oldukça objektif olduğuydu. Mesleğini de severek yapan; hani denir ya, yüz kere gelse dünyaya yine de hekim olarak gelmek isteyen biridir o.
Dert edinir, suya da sabuna da dokunur bir gönül insanı dersem inanın abartmış olmam Ejder’i.
Karşınıza alıp konuşurken sanırsınız ki bir tezhip veya hat sanatçısıyla konuşuyormuşsunuz hissi uyanır. En ayrıntılarına kadar iner bir sanatçı edasıyla ve sürekli de yaşar gibi anlatır. Bu yüzden ne kadar çok çalışsa da sayıca çok hasta bakıp performans puanı falan toplayamaz. Paranın da sayıca çok olmasının gücüne değil de bereketli olanına adamış gibiydi hayatını.
Tecrübeyle sabitti ki biriken paralar kadar çabuk gitmiyordu biriktirilen dualar ve bir yerlerde elinize yapışıyordu!
Kimsenin görev yapmak istemediği yerlere itirazsız gitti ve sahiplendi de işini. Marmaris yarımadasının Söğüt, Bozburun sakinleri onu hep çalışkanlığıyla, dürüstlüğü ve efendiliği ile tanıdı. Titizliğini işine hep yansıtarak çalışma arkadaşlarına da örnek oldu, çalışma ortamlarının güzelleşmesine çaba harcadı. Geçici süreliğine gitmiş olsa da sağlık tesisinin boyası, badanası, jeneratörünün arızası, buzdolabının kalitesi onu hep dertlendirdi de ümitsizliğe düşürmedi.
Bir ara sanki gündüzleri yorulduğu yetmiyormuş gibi, sanki çokça zamanı varmış gibi okçuluk sporuna merak sardı.
Ama saran Ejder olunca kurtulmak mümkün müydü?
Sevgili Rukiye Hanım’ın da fedakârlığı ve kabullenmesiyle dört elle sarılıp çalıştılar. Muğla küçük bir yerdi ve erken eve kapanırdı sakinleri. Bu yüzden akşamları ıssız olurdu sokakları. İşte o ıssızlığın içinde bile çalışabilecekleri standartta bir yer buldular mı; mesela boş bir okul bahçesi, boş bir inşaat alanı veya Konakaltı Nail Çakırhan Salonunun önü gibi, kurup ekipmanlarını çalışırlardı karı-koca ve birkaç arkadaşları.
Okçuluğa hafif meyilli birini buldular mı, engelli olmuş, yaşı küçük olmuş umursamaz dört elle sarılıp sevdirmeye çalışırlardı bu sporu. Fedakârlıkta sınır tanımayan bu aileye bu yüzden okçuluk sporu da bu ilde çok şey borçlu!
Aile Hekimliğine geçiş sürecinde çokça sağlık ocağı ve sağlık evi tamirat görmüş, bakım onarımdan geçmişti. Bunlardan biri de Muğla Yatağan’a bağlı Bencik Sağlık Ocağı’ydı. Yine de görev yapacak, geçici de olsa gönderecek hekim bulunamayan, Marçal Dağı eteklerinde, çamurdan evleri ile şirin bir yerleşim yeriydi Bencik. Fiziki olarak yenilenmiş Sağlık Ocağı binasına bir de iç zenginliği gerekiyordu da sanki Aile Hekimliği Yerleştirmesinde Dr Ejder de onun için gelmişti buraya.
Binanın içini doldurduğu gibi dışına da taştı kısa sürede Ejder ve şimdilerde mahalle olan Bencik’ de her yaştan çocuklara, gençlere de ulaşarak okçuluk sporunu sevdirdi.
Sevdirmek ardından çalışmayı, çalışmakta başarıları getirdi. Muğla bu sayede okçuluk alanında şampiyonlar çıkardı.
İşindeki sabrı, titizliği, fedakârlığı el attığı okçuluk sporuna da yansıtan Doktor Ejder’ e Muğla’ lı olarak biz de borçlu değil miyiz?
Sağlık Bakanlığı ve onun ildeki temsilcileri Yılın Hekimi olarak takdir etmişler. Tebrik ediyorum hem görenleri hem de kendisini. Ümidim örnek olması ve sayılarının artması.
Akmaz-kokmaz, silik, şahsiyetsiz, başsız başsız insanların çevrelediği, kendini evine kapamış, sırça köşküne sığınmış, kimilerinin rozetlerinin kendilerinden büyük olduğu insanlar arasında Ejder’lere o kadar ihtiyacımız var ki….