23 Kasım 2024, Cumartesi Web TV Foto Galeri Sosyal Medya Mobil Uygulamalar Arşiv
 
 
Alev Göral

Çocuk aşkı bitirir mi?

Üşenmedim, saydım...Tam 44 ülke, 5 ada gezmişiz. Türkiye'de güneydoğu hariç görmediğimiz yer kalmamış. 2001 yılında başladığımız yurtdışı gezilerimize 2006 yılında yaptığımız Benelüks 5 ülke turunda Can da artık katılmaya başlamıştı. 1.5 yaşında bir bebekle onca kilometre yolu yaparken, bebeklerini aile büyüklerine bırakıp gelenler bizi hayretle izliyorlar, belki de ayıplıyorlardı. Oysa biz de onların minicik çocuklarını 7 gün başka birine nasıl emanet ettikleri, ayrıca bir de o kadar süre çocuklarını göremeden nasıl durabileceklerini düşünüyorduk. Ben oğlumun altını benzin istasyonlarında almaya, rehber ülkeyi anlatırken arkasından el arabası ile yetişmeye çalışıp aynı zamanda karnını doyurmaya uğraşırken, biz onunla olduğumuz için mutluyduk. Çok uslu bir çocuk olmasının, ya da girdiği her ortama uyum sağlayabilmesinin tabi ki bu cesaretimizde önemli payı olabilir. Ama belki de bizim onu küçük yaşlardan beri her ortamda olmaya alıştırmamızın da bunda etkisi vardır..Kimbilir?

Tavuk mu yumurtadan,yumurta mı tavuktan bilmem ama bildiğim 9 senedir her adımımızda bizimle olduğu. Her ne kadar 'Evde oturmak istiyorum' diye sitem etse de, büyüdüğü zaman ne kadar şanslı bir çocuk olduğunun farkına varacağını umuyoruz. Bu arada şu dipnotu da vermeden geçemeyeceğim. Uzaktan bakıldığında oldukça külfetli imiş gibi gözüken bu yurtdışı gezilerini çoğu zaman bir uçak parasına yapıyor olmamız, seyahatlerde yanımızda son derece pratik yiyecekler götürerek daha az masrafla, daha çok yer görme mantığımızı tüm tanıdıklarımız bilir. Aylar öncesinden yapılan planlamalar ve iyi analiz ile ailece çok keyifli gezmeniz mümkün. Çocukla yaşamayı büyütmemek gerektiği gibi, yurtdışı turlarının maliyetlerini de gözünüzde büyütmeyin. Mucize formülleri ayrıca sizlerle başka bir yazımda paylaşmak isterim.

Tüm bu gezilerimiz esnasında özellikle Can'ın küçük olduğu dönemde değil ülkeyi tanımak; 'Hangi ülkedeyiz şimdi?' diye sorduğumu bilirim! Gerçekten...Ama buna rağmen bir ülkenin havasını solumak, insanlarını görmek, yemek kokularını duymanın bile insana farklı birikimler kattığını düşünüyorum. 'Çocuk büyüttük, bir yerlere gidemedik' diyerek fedakarlık yaptıklarını ifade edenlere de asla katılmıyorum. Çocuk demek tabi ki emek demek, çocuk demek tabi ki fedakarlık demek...Ama çocuk demek hayatınızın en güzel yıllarında kendinizi küçücük bir mucizeye esir etmek demek değil. Hayatınıza iştirak edecek olan o...Tabi ki hasta olduğunda, ya da uyku saati geçtiği zamanlarda bir mekandan bir mekana geçecek kadar kendinizi hayata kaptırmayacaksınız. Ama bırakacaksınız onu hayatınızın içinde istediği gibi yer alsın. Bırakacaksınız o size uyum sağlasın...Bırakın sizinle beraber olsun ...Sandalye tepelerinde uyusun, ama bırakın sizinle hayatı yaşasın. O gecelik sütünü geç içiversin. Onun en büyük ihtiyacı sizinle olmak. Onun en büyük ihtiyacı sizin sevginiz. Onu en iyi besleyen ve gelişimine olumlu katkıda bulunan tek şey sizsiniz, sizin varlığınız...Başkalarında sevgi arayacağına, sizin verdiğiniz terbiyenin dışında şımartılacağına, bırakın ruhu sizin varlığınızla beslensin.

Hiç unutmam rahmetli annem de vardı. Eşimin ailesi ile birlikte bir bayram Pamukkale'de bir otele gitmiştik. Can daha 1 yaşında idi sanırım. Çocuk arabasındaydı. Akşam yemeğinden sonra müzik yapılan bölüme geçtik. Tam da hopörlörlerin dibinde. Can mışıl mışıl uyuyor. Önce org, ardından davul zurna ortalık yıkılıyor. Can hala uyuyor. Bir ara masanın diğer ucuna anneme doğru baktım. Annem nasıl mutsuz...Ağladı ağlayacak...Çırpınıyor. Bana sesleniyor ama babam engel oluyor. 'Ne oldu?' der gibi işaret yaptım. Tabi ki gürültüde birbirimizi duyma şansımız yoktu. Annem ellerini dizlerine vurur gibi yapıp vücut dili ile;'Vah vah zebil oldu çocuk!' şeklinde çırpındı...Güldüm ve önüme döndüm. Sonra anlattım anneme...Dedim ki; 'Bak bizimle,yanımızda...Ayrıca mışıl mışıl huzur içinde uyudu...Ne bu telaşın?' Anlatamadım...'Zebil oldu çocuk' dedi bir daha bir şey demedi! Onun kültürü onu gerektiriyordu. Bizim yaptığımız ona göre tabi ki bencillikti. Ona göre çocuğun uyku saatinde ben tıpış tıpış odaya çıkmalı,belki de eşimi eğlenmesi için bırakmalı idim.

Zaten öyle olmuyor mu? Çoğu kadın özellikle çocuk sahibi olduktan sonra kadın olduğunu unutmuyor mu? Çocuğuyla uyuyor, onunla yemek yiyor, onunla çizgi film seyrediyor, her şeyini çocuğuna endeksliyerek eşini unutmuyor mu? Zaten hamilelik döneminde karısından fiziksel ve ruhsal olarak ayrı kalan eş, çocuğun doğumu ile birlikte yalnızlaşıp iyice karısından uzaklaşmıyor mu? Boşanmalar ya da aldatmalar hep çocuk küçükken olmuyor mu? Eşlerini bencillik ile suçlayan sevgili bayanlar, hiç asıl sizin bencil olduğunuz aklınıza geldi mi? Tabi ki uykusuz kalan daha çok bizleriz, tabi ki erkeklere göre daha çok yıpranıyoruz. Ama bu kendimize ve onlara karşı saygımızı kaybetmemiz anlamına gelmemeli. Gecelikle ya da boyu kısalmış eşofmanla eşinizi karşılamak hem kendinize hem de eşinize büyük bir saygısızlık değil mi? Zaten anne olduğunuz için aldığınız kilolar nedeni ile sizinle birlikte eşinizde rahatsızlık duyarken, bir de bakımsız gezerek ona daha fazla işkence etme hakkına sahip misiniz?. Annelik sıfatı altında tabi ki geceleri pek çok kez o mini minnacık şeyi kontrol edeceksiniz ama onunla uyumak zorunda değilsiniz ki! Eşinizin de sizin o sıcaklığınıza ihtiyacı var. Size sarılıp uyumaya, o sevgiye onun da ihtiyacı var...

Erkeklerde şefkat bekler...Erkeklerde sevilmeye ihtiyaç duyar. Güçlü duran yapılarının altında aslında bizler gibi onore edilmeyi bekleyen, şefkate ihtiyaç duyan çocuksu bir yapıları vardır. Siz tüm ilgi ve sevginizi, aranıza yeni katılan o güzel varlığa aktarıp onu yok sayarsan, bir gün hayat arkadaşınızın da sizi yok sayacağı günler gelebilir! Anne olduğunuz kadar hala bir KADIN, bir EŞ olduğunuzu da asla unutmamalısınız. Şu bir gerçek ki yaratılış itibari ile erkeklere göre çok daha fazla sıfat ve sorumluluk altında yaşamak zorunda olduğumuz bir gerçek. Ondan bizler daha güçlü olduğumuzu hissediyoruz bel ki de...

Çocuk tabi ki fedakarlıktır. Ancak onun hem anne hem baba sevgisine ihtiyacı var. Bu arada eşlerin de birbirine...! Bunu sakın unutmayın!...Bırakın yeni gelen size ayak uydursun. İnanın siz huzurlu iseniz o da huzurlu olacak ve gittiği her ortamda size huzur verecektir. Yeter ki nefesiniz onunla olsun. Yeter ki bir eliniz çocuğunuzda iken, diğer eliniz eşinizin avuçlarında bulunsun...Çocuk aşkı perçinleyen olsun...

Sevgi ile kalın...

10 Aralık 2014 Paylaş
 
Bu yazı için yapılan yorumlar ( 0 ) + Yorum Yaz

Yorum bulunamadı !..

 
facebook.com/HaberEgeli
 
Yazarın Diğer Yazıları
Reyting uğruna!
Ben bir çocuk sevdim!
Okul dediğin...
Bana dokunamazsın!
Veliler dikkat! Burs sınavları kapıda
Dost dediğin...
Çanakkaleli olmak...
2014 ile hesaplaşma zamanı
Çocuk aşkı bitirir mi?
Çivisi çıktı
Özgür olmayanın onuru olmaz!
Cesaretin Var mı Aşka!
Eylül...
Kadın dediğin...
Sil Baştan Başlamak Gerek Bazen!
Çık Aradan...
Değer Vermeli İnsan...
Bir Tutam Şefkat
Akrep Gibisin!
Ben Annemi Yaşayacağım Ya Siz?
 

WEB TV Tüm videolar
Deplasmanda plasebo
 
Şeyhim kainata alışamadım
 
 
FOTO GALERİ Tüm galeriler
 
 
 
? Anket
 
   
Spor Kent Haberleri Politika Ekonomi Yazarlar Sağlık Eğitim Asayiş Kültür Sanat Yaşam Dünya Magazin
facebook.com/haberegeli twitter.com/haberegeli Google+   Anasayfam Yap
Sık Kullanılanlara Ekle
Künye
Sitene Ekle
İletişim

© Copyrigth 2013 haberegeli.com tüm hakları saklıdır
  Sitemiz abonesidir