Eylül demek; 'hazan' demek...Eylül demek; 'hüzün' demek...Eylül demek; rengarenk bir doğa, sararıp yerlere dökülmüş yapraklar, hafif hafif çiseleyen yağmur, radyoda romantik bir müzikle 'tazelenmek' demek.
Eylül demek; 'AŞK' demek; bir şemsiye altında el ele yürürken ıslak toprak kokusunu gözlerini kapatarak, sevgilinin kokusu ile harmanlayıp ciğerlerine çekmek demek..Eylül demek 'yeni başlangıçlar' demek; okulların açılması ile 'farklı bir ivme kazanan yaşamlar' demek. Ağustos ayının sonlarına yaklaştığımızda
EYLÜL'ün kokusu gelmeye başlar burnuma...Sabaha karşı yağan çiğ ile birlikte yoğunlaşan çimen kokusu, ciğerlerime değil yüreğime işler adeta..
Ben her Eylül'de yenilenirim sanki. Alpay'ın 'Eylülde Gel' parçası çalarken fonda, balkonda oturup kırmızı şarabımı yudumlamak yeniler bedenimi,dimağımı ve ruhumu...Havanın serinliği, göz kırpan pusu, melankolik yapar beni.
Bazen geçmişe yaparım uzun bir yolculuk,bazen geleceğin görünmeyen ufkunda kaybolur giderim. Kalemimden bir kaç mısra şiir dökülmek ister, gözlerimdeki nem ruhuma sinsice akar gider... 'Eylül' aşkı çağrıştırır bana...
İlk aşklar okul çağlarında olduğundan mıdır bilmem ama, eros okunu Eylül için kilitler sanki hedefe...Nilüfer 'Seni Beklerim Öptüğün Yerde' derken kulaklarımın pası silinir..
Bülent Ortaçgil'in ' Eylül Akşamı' ile kalemşör ruhum çıkar ortaya...
'Ben her bahar aşık olurum' der ya Sezen Aksu'nun şarkısı, bense her sonbahar sanki AŞKA AŞIK OLURUM.
Formalarını giymiş,annelerinin elinden tutmuş okula giden o minik bedenlerin hüzünlü ama heyecanlı gözlerine, maviliğin önüne geçip, güneşi kapatarak o buğulu havayı yaratan bulutların gökyüzünde oluşturduğu şekillere, yağan yağmurdan kaçarken sırılsıklam ıslanan genç çiftlerin bakışlarına, tatilden yeni dönmüş, işe başlamanın verdiği sıkıntı ile otobüsün camına başını dayayıp, emekli olacağı günü hayal eden insanların anlamı kaçmış yüz ifadesine, camları yeni silen kadınların serpiştiren yağmurun ardından gözlerinde çakan çakmakların ateşine aşık olurum.
Süryanice "üzüm" anlamındaki aylûl'ü (üzüm ayı), Hristiyanlar "istavroz ayı", "haç ayı" olarak isimlendirmiş. Karadeniz'de ise bu söylem "istavrit ayı" olarak değiştirilmiş.
Avram Galanti Bodrumlu, Türklük İncelemeleri kitabında Eylül'ün, Akadlıların altıncı ayı olduğunu ve 'sevinçten haykırmak' anlamına geldiğini yazmış.
Ben de Eylül ayının melankolik yapısına kaptırırken bazen kendimi, bazen de sevinç çığlıkları atmamak için kendimi zor frenlerim.
Puslu, serin ve karamsar bir güne açarken gözlerimi, bazen günün oluruna, bazense tüm o melankoliğe inat, 'Eylül'e bırakırım tüm bedenimi... Hangi ay olduğunun ne önemi var ki?.. Yüreğinizde yaşama sevinci, gözlerinizde yaşam enerjisi, ruhunuzda yenilenme azmi varken ne Eylül melankolik yapar sizi, ne Ocak buz tutturur yüreğinizi, ne Nisan yağmurları alıp götürür umutlarınızı, ne Temmuz yakar kavurur içinizi ...
İnsan yaşamayı sevdikten sonra ilk önce EYLÜL tazeler duygularınızı...
Ve belki beklenenler gelmek için seçmiştir Eylül Rüzgarlarını....
http://www.youtube.com/watch?v=IaUooy80Kg4