Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Çağrı Büke son dönemde yaygın olan grip enfeksiyonunu değerlendirdi. Prof. Dr. Büke, "Soğuk algınlığına yol açan bazı virüslerin de gribe benzer ağır ve ciddi hastalığa yol açabildikleri akıldan çıkartılmamalı" dedi.
Sonbahar ve kış ayları, Kuzey yarımkürede, başta grip (influenza) virüsleri olmak üzere soğuk algınlığına neden olan virüslerin de hastalık yapma mevsimleri olduğunu belirten Prof. Dr. Büke, "Bu dönemlerde toplumlarda en yaygın olarak üst solunum yolları enfeksiyonlarına rastlanmakta. Ancak Sonbahar ve kış aylarında influenza virüslerinden farklı pek çok virüs bir başka üst solunum yolu enfeksiyonu hastalığı olan soğuk algınlığına neden oluyor. Bu durum yanlış olarak grip diye tanımlanabilmekte. DSÖ verileri incelendiğinde Türkiye’de 2013 yılının son haftasında üst solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle sağlık kurumlarına başvuran olguların sadece yüzde 50’sinde influenza virüsleri saptandı. Bunun diğer anlamı yüzde 50’sinin influenza dışı diğer mikroorganizmalar ile üst solunum yolu enfeksiyonunun geliştiğini gösterir" dedi.
Soğuk algınlığına yol açan bazı virüslerin de gribe benzer ağır ve ciddi hastalığa yol açabildiklerini vurgulayan Prof. Dr. Büke, "Bunun en çarpıcı örneği 2012 yılında ilk defa Suudi Arabistan’da saptanan soğuk algınlığı etkeni yeni bir coronavirus enfeksiyonudur. Bugün Katar, Tunus, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere gibi ülkelerde de olmak üzere olgu sayısı 170’e ulaşmış ve bunların 72’si pnömoni nedeniyle kaybedildi" diye ifade etti.
Prof. Dr. A. Çağrı Büke, mevsimsel gripte risk gruplarının daha çok dikkat etmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Büke; "Risk grubu olarak adlandırılmalarının en önemli sebebi bu kişilerde gribin seyri sırasında pnömoni (yani zatürre) gelişme riski ve sonuçta ölüm olasılığı var. Günümüzde risk grubu olarak kabul edilen kişiler, kronik akciğer, kronik kalp, kronik böbrek, kronik karaciğer hastalığı olan olgular, şeker hastaları, nörolojik hastalığı olan kişiler, kanser hastalığı olan ya da tedavisini alan kişiler, bağışıklık sistemini baskılayan diğer başka türden hastalığı olan ya da buna sebep olabilen ilaçları kullanan olgular, organ nakli yapılmış olgular ve hamileler dikkat etmeli. Hiçbir hastalığı olmamasına karşın 65 yaşın üzerindeki tüm kişiler, küçük çocuklar ve aşırı kilolu olanlar da risk grubunda yer almakta" dedi.
Risk grubundaki kişilere hastalığa yakalanmadan önce grip aşısı yaptırmayı öneren Prof. Dr. Büke, önlem için de hasta kişilerin buruna ve göze temas etmesinden kaçınmak, elin herhangi bir kişinin eli ile ya da çevredeki eşyalar ile teması sonrası yıkayıncaya kadar asla buruna ve göze değdirmemesini sitedi.
Gripte en sık karşılaşılan yakınmalar boğaz ağrısı, kuru öksürük ve beraberinde kas ve eklem ağrısı, baş ağrısı ve ateş yüksekliği olduğunu söyleyen Prof. Dr. Büke, "Gripte karın ağrısı ve ishalin de görülebildiği 2009 yılındaki İnfluenza A H1N1 salgını sırasında görüldü. Ateş yüksekliği antibiyotik kullanımı için asla bir gerekçe değil. Yine zorunlu olmadıkça ateşi düşürmek bazı durumlar hariç her zaman doğru bir uygulama olmayabilir. Antibiyotik ve antipretik kullanımı konusunda hekime danışılmalı. Yatak istirahati ve yeterli sıvı alımı ve beslenme hastalıktan iyileşmeyi hızlandırmakta. Özellikle ateş yüksekliği 5-7 günden daha uzun sürerse, kuru öksürük balgamla birlikte öksürüğe dönüşürse pnömoni (zatürre) akla getirilmeli ve hekime başvurulmalı" dedi.
|