Türkiye'de 1 Milyon, Avrupa'da 64 Bin Suriyeli Var

Yaşar Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Ayselin Yıldız ve Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Elif Uzgören, İzmir’de yaşayan Suriyeli sığınmacılar üzerine iki ay süren bir çalışma yaptı.

Suriyelilerin sosyal uyum süreç ve sorunlarını, hem Suriye hem de Türk vatandaşlarının bakış açılarından değerlendiren çalışmada, çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı.

Birçoğu kamplar dışında yaşayan, kayıt altında olmayan ve kaçak çalışan Suriyelilerin çoğunluğu, ülkelerine dönmeyi düşünmediklerini, ya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak ya da yasa dışı yollarla Avrupa’ya geçmek istediklerini belirtti.

Savaştan kaçan Suriyelileri, insani bir duyarlılıkla değerlendiren İzmirlilerin ise sürecin orta ve uzun dönemli etkilerine, sayının her geçen gün artmasına ilişkin endişeleri olduğu gözlemlendi.

Yaşar Üniversitesi AB Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Ayselin Yıldız ve Dokuz Eylül Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Elif Uzgören, iki ay boyunca sokak sokak gezerek, onlarca Suriyeli aile, resmi makamlar, sivil toplum kuruluşları ve derneklerle derinlemesine mülakat tekniğiyle görüşüp bir çalışma yaptı.

Suriyeli sığınmacıların sosyal uyum süreç ve sorunlarını, hem Suriye hem de Türk vatandaşlarının bakış açılarından değerlendiren çalışma hakkında bilgi veren Yrd. Doç. Ayselin Yıldız, “Özellikle kamplar dışındakilerin eğitim, sağlık, barınma, yiyecek, iletişim konularında ciddi sıkıntıları var. En temel sorun ise savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin yaşadığı insani dramın, maalesef krizin siyasileştirilmesinin gölgesinde kalması. Suriyeli sığınmacılara yaklaşımın, halk ve sivil toplum örgütleri arasında bir siyasi parti yanlısı veya karşıtı olmakla ilişkilendirilmesi çok üzücü. Bu yaklaşım, krizin insani ve sosyo-ekonomik boyutunu bir kenara itiyor. Bir an önce alınması gereken önlem ve geliştirilmesi gereken politikaları ise geciktiriyor. Meseleye, siyasi açıdan değil insani açıdan bakmak gerekli” dedi.

İZMİR’DE SURİYELİ SAYISI 5 BİNİ GEÇİYOR

İzmir’deki Suriyeli sayısının, kayıtsız birçok kişi olması nedeniyle tam olarak bilinmediğini ifade eden Ayselin Yıldız, “İzmir’de ‘geçici oturum izni’ alan kayıtlı Suriyeli sığınmacı sayısı yaklaşık bin 800 kişi. Bu sayı geçen yıla oranla yüzde 8 artmış. Her bir aileden sadece tek kişinin yasal yollardan ülkemize giriş yapıp geçici oturum izni aldığı, ailenin geri kalan üyelerinin ise yasa dışı yollarla Türkiye’ye girdiği düşünüldüğünde, kayıtsızlarla beraber İzmir’de yaklaşık 5 bin Suriyeli sığınmacı olduğu tahmin ediliyor. Sayılar konusunda birçok farklı söylentiler var. Bu sayının 65 bin civarında olduğunu iddia edenler de var. Gelenlerin sayısı ise gün geçtikçe artıyor. Kayıtsız giriş yapanlar, kamplara veya Suriye’ye geri gönderilme endişesiyle emniyete gidip beyanda bulunmaktan etmekten korkuyor. İzmir’de yoğun olarak Kadifekale, Çimentepe, Eşrefpaşa, Buca ve Yeşildere’ye yerleşen Suriyelilerin bu bölgelere gelmelerindeki temel nedense akraba veya arkadaş bağları” diye konuştu.

TÜRKİYE’DE 1 MİLYON, AB ÜLKELERİNDE YALNIZCA 64 BİN SURİYELİ VAR

Türkiye’nin, Suriye’deki insani krize kayıtsız kalmayarak dünyaya örnek bir yaklaşımla sınır kapılarını Suriyelilere açtığını belirten Yıldız, “Türkiye, sınırdan giriş yapan 100 bin Suriyeli sığınmacı sayısını aşmamayı planlarken bugün tahmini 1 milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapıyor. Avrupa Birliği ülkelerindeki sayı ise sadece 64 bin kişi civarında” diyerek, Avrupa’da neredeyse bazı ülkelerin toplam nüfusu kadar yüksek bir göçmen akımının, toplumun demografik, sosyal ve ekonomik yapısına etkilerinin ve getireceği yüklerin kaçınılmaz olduğunu vurguladı.

SURİYELİLER GERİ DÖNMEYİ DÜŞÜNMÜYOR

İzmir çalışmasında da gözlemledikleri gibi özellikle kamp dışında yaşayan ve sayıları sürekli artan Suriyeli sığınmacılara ilişkin Türkiye’nin yeterli hizmet alt yapısı ve kapsamlı bir yasal düzenlemenin olmamasının olumsuz sosyo-ekonomik etkilerine dikkat çeken Yıldız, “İzmir’de yürüttüğümüz çalışmada, kanunlarımız gereği ‘geçici koruma statüsü’ verdiğimiz ve ‘misafir’ olarak gördüğümüz Suriyelilerin Türkiye’de kalıcı olmayı planladıklarını ve geriye dönmeyi düşünmediklerini gözlemledik. Savaş nedeniyle evlerini, işlerini yitiren Suriyelilerin önemli bir kısmı hayatlarına Türkiye’de devam etmeyi planlıyor, bir kısmı ise para biriktirip yasa dışı yollardan Avrupa’ya geçmeyi düşünüyor” dedi.

ÇALIŞMA İZİNLERİ YOK ÇOĞU KAÇAK İŞÇİ

Elif Uzgören ise aralarında doktor, mühendis gibi eğitimlilerin de bulunduğu ancak çalışma izinleri olmayan Suriyeli sığınmacıların, ailelerine bakabilmek için kaçak olarak çalıştıklarına ve bu durumun İzmir’de ucuza işçi çalıştırma, emek sömürücülüğü ve yasadışı ekonomi sorunu yarattığını belirtti.

Türk vatandaşlarına verilen ücretin yarısına kaçak olarak çalışan Suriyelilerin, genelde inşaat işçiliği, boyacılık, terzilik, ayakkabı yapımı gibi gündelik işlerde çalıştığını belirten Uzgören, “Ücretlerini bazen alıyor kimi zamansa hiç alamıyorlar. Devletten beklentileri, geçici oturma izninden öte çalışma izinlerinin olabilmesi. Çalışma izninin olmaması, Suriyeli sığınmacıların kimi işverenlerce sömürülmesine ortam sağladığı gibi kimilerinin ise suça ve yasadışı yollara yönelmesini artırabilir. Türk vatandaşları ise kendileri iş bulamazken Suriyelerin ucuza çalışarak var olan sınırlı işleri de ellerinden aldığından şikayetçi” diye konuştu.

YÜZDE 76’SI KADIN VE ÇOCUKLAR OLAN ÇADIRKENTLERDE 10 BİN DOĞUM

Türkiye’de bugün 10 ilde kurulan çadır ve konteyner kentlerden oluşan 22 barınma merkezinde, yaklaşık 220 bin Suriyeli sığınmacı bulunduğunu kaydeden Ayselin Yıldız şunları söyledi: “Ancak planlı bir kayıt sistemimiz olmadığından, kamp dışında özellikle büyük şehirlere yayılmış en iyimser tahminle 600-800 bin civarı Suriyeli sığınmacı olduğu tahmin ediliyor. Kamplarda yaşayan nufüsün yaklaşık yüzde 76’sını ise kadın ve çocuklardan oluşuyor. 2,5 yıl içinde sadece kamplarda doğan çocuk sayısı 10 binin üzerinde”

SURİYELİLER VATANDAŞLIK İSTİYOR

Yrd. Doç. Dr. Ayselin Yıldız, İzmir’de görüştükleri Suriyeli sığınmacıların, Türkçe öğrenmek, topluma daha çok entegre olabilmek ve daha da önemlisi Türk vatandaşlığı almak istediklerini belirtti. Yıldız, “Oldukça zor koşullarda yaşayan, genellikle komşularının, sivil toplum örgütlerinin ve hayırsever insanların desteğiyle hayatlarını sürdürmeye çalışan Suriyeliler, Türk halkının kendilerine her zaman içtenlikle destek olmalarına ve gösterdikleri dayanışmaya minnet duyduklarını belirtiyor. Barınma, beslenme, ısınma, giysi ihtiyaçlarını halkın yardımları veya bazı sivil toplum örgütlerinin destekleri ile karşılıyorlar” dedi.

İNSANİ YARDIMA EVET, ANCAK VATANDAŞLIK VERİLSİN İSTEMİYORUZ

Görüştükleri İzmirlilerin ise insani duyarlılığa öncelikle vurgu yaptığını ve genellikle cümleye ‘Evet yardım etmeliyiz, bu insani bir durum hepimizin başına gelebilir’ şeklinde başladıklarını kaydeden Yıldız, “Ancak sonrasında sayıları artan Suriyelilerin toplumsal bir güvenlik tehdidi olabileceklerine dair endişelerini, gelirleri olmadığı için hırsızlığa, suça eğilimli olduklarını, mutlaka geri dönmeleri gerektiğini ve siyasi amaçlara alet edildiklerini dile getiriyor. En çok da etrafta sıklıkla görmeye başladıkları Suriyeli çocuk dilencilerden rahatsızlık ve endişe duyduklarını vurguluyorlar. Suriyelilere vatandaşlık verilmesine kesinlikle karşılar, vatandaşlık verilmesi durumunda Suriyelilerin geri dönmeyeceğini, vatandaşlık verilmesinin onları burada kalıcı kılacağı endişelerini dile getiriyorlar” şeklinde konuştu.

ORTAK HAREKET VE ORTAK ÇÖZÜM ŞART

AB ülkelerinin önceliğinin, ne yazık ki hala sınır güvenliklerini arttırma yönünde olduğunu belirten Yıldız ve Uzgören, “Suriyelilerin üçüncü ülkelere yerleştirilmeleri konusunda, Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerin bu krize çekimser yaklaşımına bakılırsa, sayı 10 bin kişiyi geçmeyecektir. Bugüne kadar sadece 3 bin 800 Suriyeli mülteci kabul edenİngiltere, yeni kotasını sadece 500 kişi olarak belirledi. Oysa ki Suriye krizi, Türkiye’nin değil Avrupa başta olmak bölgenin bir sorunu. Etkileri de sadece Türkiye değil, çok daha geniş bir bölge üzerinde olacaktır. Bir an önce uluslararası toplumun ve sivil toplum örgütlerinin sürece entegre edilmesiyle geliştirilecek ortak çözümler, olası olumsuz etkileri önleyebilecektir. Suriye’de iç savaşın bitmesi, savaş sonrası güvenli bir ortamın tahsisi, iyimser tahminle 10 yıl. Bir an önce ülkemizdeki Suriyelilere ilişkin sorunun siyasi boyutları ile insani boyutunu ayrıştırarak uluslararası toplumun da desteğini alarak ivedilikle uzun dönemli ve sistemli politikalar üretmemiz gerekiyor” dedi.