Bilgi çağının ana getirisi olarak gördüğümüz teknolojik gelişmeler, hayatımızı kolaylaştırdı ve gündelik yaşam kalitemizi artırdı. Ancak bu gelişmeler kültürel mirasların devam ettirilmesinde kayıplara da yol açtı. Kültürel mirasımızın birer parçası haline gelen meslek grupları bu nedenle yıprandı ve hayatlarına devam etmeleri zorlaştı.
Giderek değişen çevresel faktörler tüm üretim alanlarını bu faktörlere uymaya zorladı ve kendine bağımlı hale getirdi. Günümüzün vazgeçilmez yaşam kaynağına dönüşen para ve para kazanmaya olan istek bu mesleklerde “Yeni bir şey üret ya da tarihin derinliklerinde kaybol” mantığını oturtmayı başardı.
Talebin az olması ya da hiç olmaması sebebiyle hayatlarının büyük bir kısmını bu meslekleri yaparak geçinen ustalar ve sanatçılar mesleklerini bırakmaya ve başka alanlara yönelmeye başladı. Yorgancılık ve bakır işleme sanatları günümüzde kaybolmaya yüz tutan meslekler arasında kendi yerlerini aldı. Oysaki bunlar bir zamanların güzide meslekleriydi.
YORGANCILIK
Eskiden çeyizlerin vazgeçilmezi el emeği yorganlar, günümüzde yerini makine üretimine bıraktı. Evlilik hazırlığı yapan çiftlerin çeyizini tamamlayan yorganlar, artık makinelerle üretiliyor. Hemen hemen her mahallede bulunan ancak son zamanlarda sayıları azalmaya başlayan yorgancılar, tüketicilerin ucuz olduğu için hazıra yönelmesiyle birlikte kepenk kapatmaya başladı.
Pir’inin Hallacı Mansur olduğu söylenen ve geçmişte önem verilen mesleklerden biridir yorgancılık. Yorgan sanatının geçmişinin nerelere kadar uzandığını görmek için 'yorgan' kelimesinin kökenine şöyle bir göz atmak yeterli olur. Yorgan kelimesinin kökenine ilk olarak Uygur yazıtlarında 'yourgan' biçiminde rastlanır. Kelime o günden bugüne 'yorgan' biçimini alarak gelmiş ve önemli bir geleneğe ve el sanatına da isim olmuştur.
Ama bugün, doğanın tüm canlılığının; en çarpıcı renklerinin, çiçeklerinin, kuşlarının hayranlık uyandıran motiflere dönüşerek odalara yansıdığı bu sanat dalı ve onu yaşatan sanatkârlar da oldukça azalmış, yok olmaya doğru gitmiştir.
Bundan 15 yıl kadar önce 'İstanbul Yorgancı ve Hallaç Esnaf Sanatkârları Odası'na kayıtlı 1200 üye varken bugün bu sayı 200'ü geçmiyor.
Yorgancılık, Osmanlı döneminde padişahların seferleri, şehzadelerin sünnetleri gibi vesilelerle düzenlenen şenliklerde geçiş törenlerine katılan esnaf alayları arasında yer almanın yanında minyatürlere dahi yansıdı. Osmanlı saraylarını, usta ellerin zengin motiflere, altın ya da gümüş teller, kıymetli taşlar eklemesiyle elde ettikleri ipek, kadife yorganlar süsledi. Bu vazgeçilmez güzel bir gelenekti. Sanatın hayattaki yeri o derece köklü ve önemli idi ki; geleneğin ötesinde 'yorgan' kelimesinin halk deyişlerine de konu olmasını sağlamıştı, 'Pire için yorgan yakmak', 'Ayağını yorganına göre uzatmak' gibi atasözlerini doğurmuştu.
50 YILDIR YORGANCILIK YAPIYOR
Teknoloji gelişti, fabrikalar kuruldu ve el yapımı yorganlar da yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. Ancak bu mesleği ısrarla yapmaya devam eden ustalar var. Bu ustalardan biri de İzmir’in Çamdibi semtindeki 30 yıllık dükkânında yorgancılık mesleğinin ölmemesi için çaba gösteren Halil İbrahim Morgül. Mesleğe 10 yaşında başlayan ve 50 senedir bu mesleği yapan Morgül bizi işyerinde ağırladı.
Yorganların ve tekstil malzemelerinin çokluğundan bir depoyu andıran dükkânda dört mesleğin aynı anda yapıldığına dikkat çeken Morgül, günümüzdeki yorgancılık üzerine şunları söyledi; “Ben ilk başladığımda haftalık 25 kuruş alıyordum ancak günümüzde mesleğimiz, yani yorgancılık ve el işçiliği öldü. Bu ise işlerimizin durgun olması yani talebin az olması ve çırak yetiştirilmemesinden kaynaklanıyor. Zaten istesek bile kesinlikle ne bir insan alıp çalıştırabiliriz ne de çırak. Kiralarımızı dahi ödeyemiyoruz. Ben emekliyim ve evimin kirasını dahi emekli maaşımdan ödüyorum. Burada çalıştığım için vergiye tabiyim. Algımı alıyorum, vergimi veriyorum, KDV'mi veriyorum ve muhasebeciye de borçlar içindeyim. Biz yorgancılar ve yorgancılık mesleği bu hale geldi.”
Modernizmden kötü etkilendiklerini söyleyen İbrahim Morgül, “Meslek açısından kazançlarımızın düşmesi bundan 15 sene öncesine dayanır.” dedi. Kazançlarındaki düşüşlerinin neyle başladığını sorduğumuzda biraz hüzünlendi ve şöyle devam etti; “Teknolojinin hazır ürünler piyasaya sürmeye başlaması ile biz öldük. Ben bile şu an el dikimi yapmıyorum, el dikimi gibi diken normal bir makine aldım, onda dikiyorum. Benden el dikimi geçmiştir çünkü yaş 60 ama yetişen yok. Evladımı yetiştiriyorum ama el işçiliği olarak değil. Çünkü el işçisini yetiştirmek konusu ufak yaşta başlar, çıraklıkla başlar. Şimdi sen bu işe girmiş olsan 9-10 yaşındaki çırağın yetiştiği gibi yetişemezsin. Çırağın yarısı kadar yetişirsin ancak.”
Halil İbrahim Morgül mesleğini severek yaptığı ve yorgancılığı bir sanat olarak gördüğü için bu günlere kadar devam etti. Yorgancılık sanatının tanıtımındaki eksikliklerden yakınan Morgül, “Ben mesleğimi severek yaptım. Dünyaya bir daha gelirsem eğer yine aynı mesleği seçerim. Çünkü ben sanatı seviyorum. Şimdi dahi bu mesleği yapıyorsam asıl amacım yeni bir şeyler yaratmak için. Para ikinci planda geliyor. Verilirse hakkın verilir. Birisi tuğladan ev yapıyorsa ben tuğladan ev yapmaya mecbur değilim. Topraktan nasıl en iyi ev yapılıyorsa onu icat etmeye çalışırım. Eğer icadım başarılı olursa ne mutlu bana. Kısacası işimi seviyorum; eğer sevmiyor olsaydım çoktan bırakırdım. Her ne olursa olsun sanat sanattır. Ama okuyarak sanat sahibi olmak isterdim. Bu işi dahi okuyarak, okumuş olarak yapmak isterdim. Şu an mesela sana anlatmakta zorluk çekiyorum ama okumuş olsaydım sana kitap gibi anlatırdım” şeklinde konuştu.
Bu mesleği ayakta tutmak adına girişimlerinin olup olmadığını sorduğumuzda ise, “Girişimlerim tabi var. Mesela el dikimine uygun makinede yorgan dikiyorum; öz be öz pamuktan. Fabrikalarda üretilenler gibi değil. İşte bak” dedi ve çalışma masasının diğer ucunda asılı olan sarı yorganı göstererek devam etti; “Bunu yaratmamdaki asıl amaç ise yaşlılık. Artık gözlerim iğnenin deliğini dahi zor görüyor, rahatsızlıklarım var. Mecburen ne olursa olsun makinede oturup dikiyorum. Kafamdaki düşünceleri işlemeye ve üretmeye çalışıyorum. Bu yaşta olmama rağmen bu gösterdiğim çabanın arkasındaki asıl neden ise söylediğim gibi sanatımı seviyor olmam.”
Günümüzde halkın yorgancılığa yönelimi konusunda eskiye dönüşün olacağını ifade eden İbrahim Morgül, “En çok pamuk atımı geliyor. Yine de getiriyorlar müşterilerimiz, eskisi gibi pamuklarını kabartıyoruz, ekmeğimizi çıkarmaya çalışıyoruz. Şimdi eskisi gibi halk organik yorgana yönelmeye başladı. Elyaftan, silikondan caymaya başladılar; çünkü zararlarını görüyorlar. Eski organik malzemeye dönüş başladı ama organik malzeme yok. Nereden bulacaklar öz pamuğu. Şimdiki yetişen nesil öz pamuğu tanımıyor ki. Bizim olduğumuz dönemlerde her taraf bembeyazdı. Eğer bu işimiz ölmemiş olsaydı belki bu gün bazı kişiler yetişirdi. Ben burada çalışmıyor olurdum, üç dört kişiyi çalıştırıyor olabilirdim” dedi. Morgül, Kıbrıs Savaşında askere gittiğini ve gelir gelmez şu anki işyerini açtığını da sözlerine ekledi.
Halil İbrahim Morgül yorgancılıktan fazla geliri olmadığı için ek iş olarak el dantelleri ve pikolar yapıyor. Konuşmaya başladığımızdan beri uğraştığı pikonun üzerindeki dantelleri koymamış olsaydı işinin çoktan biteceğini söylüyor ve koyma amacının ise yeni bir şeyler icat etme olduğuna vurgu yapıyor. Makineyi 9 senedir kullandığını ifade ediyor ve makinelerin gelmesiyle birlikte rafa kaldırdığı 40 yıllık dikiş malzemeleri olan iğnesi ve dikiş yüzüğünü gösteriyor.
Yorganı baştan sona nasıl yaptığını anlatmasını istiyoruz kendisinden. Bize 60 senelik pamuk temizleme makinesini gösteriyor. Temiz pamukları alıyor. Bir tane tekstil parçası çıkartıyor ve pamukları onun üzerine koyarak elindeki sopa ile pamukları kabartıyor. Pamukları tekstil parçasının içine aldıktan sonra dikiş işine geçiyor ve yorganın asıl uğraşının dikiş olduğunun farkına varıyoruz.
Yorganların makineler icat edilmeden önce büyüklüğe göre 1-4 gün arasında dikildiğini söylüyor ve tezgâhta asılı sarı yorganın el dikişi ile 10 saatten fazla sürdüğünü ifade ediyor. Halil İbrahim Morgül’ün anlattıklarından yola çıkarak yorgancılık mesleğinin günümüzde talebin az olmasından dolayı farklı bir boyut kazandığını idrak ediyoruz.
Batyr Berdiyev - Haber Egeli
|