20 akademisyenin bir araya gelip bir açıklamayı yazamaması...

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün ''devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek'', ''devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak'' suçlamasıyla Nöbetçi İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği'nce 26 Kasım'da tutuklanmasına ilişkin olarak, 1 Aralık'ta Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden 20 akademisyenin altına imza attığı bir açıklama yapıldı.

Açıklama metni şöyle:

“Bizler anayasal güvence altında olan basın özgürlüğünün ülkemizde geldiği konumdan endişe duyan Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Çalışanları olarak; başta Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Ankara Temsilcisi Erdem Gül olmak üzere mesleki faaliyetleri ve düşünceleri nedeniyle tutuklu bulunan tüm gazetecilerin vakit kaybetmeksizin serbest bırakılması gerektiğini düşünüyor ve tüm tutuklu gazeteciler ile dayanışma içerisinde olacağımızı ifade ediyoruz. Ayrıca geçtiğimiz gün yaşanan elim bir saldırı sonucu hayatını kaybeden Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin yakınlarına, çalışma arkadaşlarına ve tüm insan hakları savunucularına baş sağlığı diliyor olayın bir an önce aydınlatılmasını temenni ediyoruz...”

İmzalar: Prof. Dr. Gülgün Erdoğan Tosun, Prof. Dr. Huriye Kuruoğlu, Prof. Dr. Selda Akçalı, Prof. Dr. Kamile Oya Paker, Prof. Dr. Ferlal Örs, Doç. Dr. Özgür Köseoğlu, Doç. Dr. Şadiye Deniz, Doç. Dr. Zuhal Özel Sağlamtimur, Yrd. Doç. Dr. Hanifi Kurt, Yrd. Doç. Dr. Tolga Çelik, Yrd. Doç. Dr. Hilmi Maktav, Yrd. Doç. Dr. Gökçen Başaran İnce, Yrd. Doç. Dr. Yurdagül Bezirgan Arar, Yrd. Doç. Dr. Sıdıka Yılmaz, Yrd. Doç. Dr. Aslı Elgün, Yrd. Doç. Dr. Soner Yağlı, Araş. Gör. Ayçin Gelir Atabey, Araş. Gör. Nevzat İnan, Araş. Gör Mustafa Aydın, Araş. Gör. Serhatcan Yurdam.

Peki bu açıklamaya ilişkin habere neden bu kadar uzun bir başlık attık?

İletişim Fakültesi akademisyenlerinin basın açıklamasını görünce, doğru düzgün bir Türkçe'yle, meramın net olarak anlatılmış olmasını bekliyor insan.  Peki yukarıdaki açıklamaya bakınca ne görüyoruz?

Ben şunu görüyorum:  Öncelikle kafası karışık, çekingen 20 insan... Anlatım bozukluklarına ve içeriğin barındığı çelişkilere sebep olan belki de budur bilmiyorum. 

"...başta Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Ankara Temsilcisi Erdem Gül olmak üzere.....(teşekkür ilanı metni gibi başlıyor cümle)  mesleki faaliyetleri ve düşünceleri nedeniyle tutuklu bulunan ('...mesleki faaliyetlerinden ve düşüncelerinden dolayı tutuklanmasına...' diye verilmiş mahkeme kararları var demek ki) tüm gazetecilerin vakit kaybetmeksizin (prosedürle uğraşmayın) serbest bırakılması gerektiğini düşünüyor (bu şartlarda kim düşünmez) ve tüm tutuklu gazeteciler ile dayanışma içerisinde olacağımızı ifade ediyoruz (tüm tutuklu gazeteciler derken... Demek daha önce de gazeteciler tutuklanmış,  açıklama için neden 1 Aralık 2015'i beklediniz)

Bir de basın özgürlüğünün ülkemizde geldiği konumdan! endişelilermiş... Acaba hangi konumda imiş, hangi konuma gelmiş?  Belli ki "basın özgürlüğünün ayaklar altına alınmasından" diyecektiniz "akademik" bulmadınız bu üslubu... Kabul de "konumdan endişe etmek" nasıl oluyor?   Acaba bu konumda derdini anca Bakkalar Odası kadar anlatabilen hocaların yetiştirdiği gazetecilerin de payı olabilir mi?

Son olarak Diyarbakır'da teröristlerle polis arasında çıkan silahlı çatışma sırasında hayatını kaybeden Baro Başkanı Tahir Elçi'nin yakınlarına başsağlığı dilenmiş açıklamanın sonunda. Bu hassasiyet elbette takdiri hak ediyor. Peki aynı olayda şehit edilen iki polisle ilgili de iki cümle etmek gerekmez miydi?  Bu arada elim "acıklı" demektir, daha çok trafik kazası vb. vakalarda kullanıldığında anlam ifade eder bu kelime.  Terör saldırılarında pek uygun düşmez....

Hakkı GÖREN