MANİSA DGYD 'NİN KONUĞU ÖNALAN

Manisa Demokrat Gazeteci ve Yazarlar Derneği pandemi günlerinde başlattığı haftalık programlarda konuklarını ağırlamaya devam ediyor. Derneğin bu haftaki konuğu Büyük Birlik Partisi kurucularından aynı zamanda da Milli Vicdan Platformu kurucularından ve platform sorumlusu merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun yakın arkadaşı Emrullah Önalan’dı.

Küresel Gazeteciler Konseyi Manisa Temsilciliği’nin de destekleriyle Skype üzerinden gerçekleşen toplantıda konuşan Önalan: “ Muhsin, bizim kültürümüzde Allah’ ı görür gibi yaşayan demektir. Merhum başkanımız da ismiyle müsemma bir şahsiyetti. O, dirayetli, dik başlılığıyla beraber bir gönül insanıydı. Biz Muhsin Başkan’ı günün hangi saatinde olursa olsun arayalım da o dönmesin! Böyle bir şey mümkün değildi. O kadar hızlı tempoda, o kadar aranan biri olmasına rağmen bizi hiç geri aramadığı olmamıştı. Övülmeyi, ululaştırılmayı hiç sevmez, kendisiyle ilgili övgülerde terler, sıkılır, kızarırdı.

Bu ülkenin çocukları enerjilerini, güçlerini ayırım yapmadan bu ülke için harcamalılar. Birbirlerine karşı değil de, bu ülkeyi kalkındırmak, yüceltmek için kullanmalı. Muhsin Başkanın birileri tarafından ölümünün istenmesinin en büyük sebebi de budur. Bizim inanç kültüründe öldü demeyiz. Dünyasını değiştirdi deriz. Bu doğal halde de değişebilir, bir kaza, suikast sonucunda da olabilir. Muhsin Başkan yaşamıyla yapamadığı, bir Müslüman Türk çocuğu modelini ölümüyle zihinlere kazımıştır.

2005 – 2007 yılları arasında Muhsin Başkan ve bize dış kaynaklı teklifler yapıldı. Bunları gördüğümüzde aslında ülkemizin o zamanlar dış operasyonlara ne kadar açık olduğunu düşündük. Ülkemiz yönetiminin, siyasal yapıların belirlenmesinde dış etkenlerin ve operasyonel güçlerin ne kadar güçlü olduğunu görmüştük. Biz aslında farkında olmadan ne kadar büyük bir olaya girişmişiz. Bunu görünce de Muhsin Başkanın ne kadar risk altında olduğunu görmüştük. Seçimlere bağımsız girmeye mecbur edilmesi, etrafının boşaltılması, kuşatılmaya çalışılması, onun direnmesi, sonraki dönemlerde de bizi daha akl-ı selim davranmaya yöneltti. Etrafımızda çok kazalar olmaya başladı. Yanımızdaki arkadaşlardan bile siyaseti bırakalım mı sesleri yükselmeye başladı. Çevremizdeki dostlar ve insanlardan da Muhsin Başkan’a yönelik tehlikeleri görmeye başladık. Sürmeli Otel’de bir toplantı yapmıştık. Ben oraya giderken bir kitabın arasında bazı isimler verdim. Risk altında olduğunu ve başına işler oynandığını, şu kişileri de uzaklaştır yanından ve dikkat et dediğimde etkilenmiş, isimlere bakarak canı çok sıkılmıştı. Helikopter düştüğünde gece Maraş’a gittim. Orada yaşananları, karmaşayı gördüm. Jandarma Komutanına giderek sitem ettik. Uzun uzun yazılar da yazdık ana başlıklarla. Devletin içindeki bölünmüşlüğü, bazı insanların vicdanen rahatsızlıklarını, bize karşı mahcubiyetlerine bizzat şahit olduk. Hatta orada bir hava korgeneral ile tartıştık. Helikopter bulunduğu zaman o çemberden girebilen iki araç vardı ve birisi de benim araçtı. Rahmetlinin şoförü aldı benim aracı ve içeri girdik.  O günden beri bu işin peşini hiç bırakmadık. O zamanki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ben bir mektup yazdım. Hatta altına not düştüm. Eğer resmi olarak bu işle ilgilenilmezse medyaya taşıyacağımdan bahsettim. Bir cevap gelmeyince dediğim gibi gazetede yazdım bunu. Bu olayı halen yakın takip ediyoruz ama takip ederken de rahmetli başkanın hatırasına ve yaşantısına uygun hassasiyet sergileyerek, ülkeyle ilgili bir sorun olmasın diye de özen gösteriyoruz. Muhsin Başkanın canı geri gelmeyecek. Geçmişte hangi görüşte olursa olsun, Uğur Mumcu’dan Adnan Kahveci’ye bu tür suikastlere kurban gidenlerin faillerinin bulunması adaletin tesisi, demokrasinin gelişimi ve yarınlarda bu tür olayların olmaması için önemlidir. Türkiye’de yaşayan bütün kesimlerin aralarındaki ayırımları bırakarak ve aklıselim tavır koyarak bu işlerin açığa çıkartılması için ortak hareket etmeleri lazımdır. Bunlar yapılmazsa yarın devlet için gözünü kırpmadan canını feda edebilecek Muhsin’ler bulamazsınız. Milletin devletine olan güvenini tesis edemezsiniz. Devletlerin onur ve haysiyetini ayakta tutan yegane güç adalettir. Devletin dini adalettir, adaletin dini de hürriyettir. Dünyada bütün siyasal bu tür kaza görünümlü olaylarda hep suçlu yaratılır ki açığa çıkmasın! Burada da öyle bir şey var. Kendisini devlet zanneden, mührü eline alıp ben devletim diyerek başkalarına kumpas kuranlara biz devlet diyemeyiz. Devlet bu milletin tamamının yansımasıdır. Milletin tamamının hakkını, hukukunu koruyan bir hukuksal şahsiyet, bir tüzel kişiliktir devlet. Muhsin Başkan’ın meselesi de bu yüzden ülke için önemlidir” dedi.

Manisa Demokrat Gazeteci ve Yazarlar Derneği’nin toplantılarının önümüzdeki haftalarda da devam edeceğini söyleyen Dernek Başkanı Hakan Özen ise elde ettikleri bilgileri kamuoyuyla paylaşmaktan mutlu olduklarını söyledi.

Erdal ÇİL