Arınç: Sorulması caiz değil |
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu sonrasında, gündemdeki konulara ve toplantıda alınan kararlara ilişkin açıklama yaptı. yaptığı açıklamada Abdullah Öcalan’ın basın toplantısı talebini değerlendirdi. Bu konudaki mevzuatın belli olduğunu söyleyen Arınç, "Öcalan konusu Bakanlar Kurulu’nda konuşulacak konu değildir. Bakanımızla görüştüm. Hangi mahkumun nasıl ne şekilde görüşecek bunu kanunlar bildiriyor. Öcalan’ın basın toplantısı talebinin yapılması hukukumuz ve yönetmelikte olmadığı için mümkün değildir. Herkes bir şeyler isteyebilir ama mevzuat yok. Yani bir hükümlünün basın toplantısı yapması mümkün değildir" dedi. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Suriye’nin kuzeyindeki oluşturulması düşünülen bir de facto yönetime Türkiye’nin göz yummayacağını söyledi. Arınç, İmralı’da basın toplantısı yapmak isteyen terörist başı Abdullah Öcalan’ın bu talebi için, "Bunun sorulması dahi caiz değildir" dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu sona erdi. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç toplantının ardından kameraların karşısına geçerek açıklamalarda bulundu. Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplandıran Arınç, bir gazetecinin "Suriye’nin kuzeyindeki olası bir özerk yönetime karşı askeri kartı kullanma söz konusu mu?" şeklindeki soru üzerine, PYD’nin özerklik peşinde olmasının hoş olmayan bir durum olduğuna vurgu yaptı. Türkiye olarak gelişmeleri an be an yakından takip ettiklerini belirten Arınç, "Suriye’deki mevcut durum çerçevesinde ortaya çıkan otorite boşluğundan bazı grupların istifade ettiğini ve kendi gizli amaçları uğruna ülkedeki kırılgan ve hassas durumdan istifade ederek Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini tehlikeye atacak gelişmelere göz yummamız Türkiye’den beklenemez. Bu gelişmelerin sınır aşan nitelik kazanması ve vatandaşlarımızın can güvenliğini tehdit edecek boyutlara ulaşması da asla kabul edilemez" diye konuştu. Türkiye’nin her türlü tedbiri aldığını ve almaya devam edeceğini söyleyen Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Suriye’de herhangi bir etnik ya da mezhebi grup tarafından oluşturulacak de facto yönetimlerini kabul etmeyeceğimizi bugüne kadar dile getirdik. Hangi etnik kökenden, din ve mezhepten olursa olsun tüm Suriyelileri kucaklayan meşru, demokratik ve anayasal eşitliğe dayalı bir sistemin kurulmasını arzuluyoruz. Bu anlayıştan hareketle Suriye halkının meşru talepleri doğrultusunda soruna biran evvel siyasi bir çözüm bulunmasına yönelik çabalara destek veriyoruz. Siyasi alanda yürütülen bu çabalar sürerken, belirli bölgelerde emri vakiler yoluyla facto durumların yaratılmasının Suriye’nin birlik ve beraberliği üzerinde son derece olumsuz neticeler doğuracağı açıktır." "SURİYE’NİN KUZEYİNDE DE FACTO EYLEME GÖZ YUMMAK DURUMUNDA DEĞİLİZ" "Biz Suriye’de demokratik bir yönetimin başa gelmesini isteriz" diyen Arınç, "Etnik bir temizliğe de kimsenin müsaade etmeyeceğini her halde herkesin bilmesi gerekir" dedi. Suriye’nin kuzeyinde oluşturulması düşünülen de facto bir yönetime Türkiye’nin göz yummayacağının altını çizen Arınç şunları söyledi: "Biz orada bir binanın üzerinden sallandırılan kendilerine göre bayrak kabul edilen bir işaretle böyle bir yönetimin kurulduğu veya kurulacağı anlamını çıkaramayız. Böylesine spontane gelişen olaylar karşısında aklı selimle hareket etmemiz gerekir. Türkiye’de muhalefete bakarsanız, Sayın Bahçeli biran evvel silahlı ve askeri müdahalenin Suriye’ye yapılmasından yanadır. CHP’nin görüşü ise Sayın Loğoğlu bu görüşleri ifade edecek düzeyde Genel Başkan Yardımcısı olarak kabul ediliyorsa, Genel Başkanları bir şey söylemediği için bunu söylüyorum; o da aksine kesinlikle bir müdahalenin yapılmamasını hatta bu olayların Suriye’ye yapılabilecek bir müdahaleyi haklı kılmak için uydurulduğunu bile ifade etmektedir. Dolayısıyla muhalefet ne derse desin, nasıl bir değerlendirme yaparsa yapsın hükümetimiz olayları büyük bir hassasiyetle takip etmektedir. Türkiye’nin aleyhine sonuç verecek hiçbir de facto eyleme veya olaya göz yummak durumunda değiliz." "İMRALI’DA BASIN TOPLANTISI MÜMKÜN GÖRÜLMEMEKTEDİR" Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a, İmralı’da basın toplantısı yapmak isteyen terörist başı Abdullah Öcalan’ın talebi de soruldu. Arınç, bu konunun Bakanlar Kurulu gündemine alınacak ve orada konuşulacak bir konu olmadığını söyleyerek, bu durumu Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile görüştüğünü ifade etti. Öcalan’ın, mevzuata göre İmralı’da basın toplantısı yapmasının mümkün olmadığını, bunun sorulmasının dahi caiz olmadığını söyleyen Arınç, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: "Öcalan’ı Pazar ziyaret eden BDP’li milletvekili iki arkadaşımızın açıklamalarında böyle bir hususun yer aldığını biliyoruz. Bu bakanlar kurulu gündemine alınacak konuşulacak bir konu değildir. Ancak Adalet Bakanımızla görüştüm, esasen size birkaç defa da oldu sanırım bakanlar kurulu toplantısında sonra ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum bir hükümlünün, sıfatı böyle olduğu için söylüyorum, hukuken, Türkiye bir hukuk devletidir, kimlerle ne zaman ne şekilde görüşeceği yönetmeliklerle belirlenmiştir. Milletvekilleri görüşmek isterlerse Adalet Bakanımızın iznine bağlıdır, birinci derece yakınları görüşmek isterlerse bunun prosedürü de bellidir. Öcalan’ın ’basınla toplantı yapmak istiyorum’ demesi onun arzusudur. Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği noktasına hiç sağa sola bakmaya gerek yok. Elimizdeki mevcut hukuki mevzuatta bu mümkün görünmemektedir. Daha önceki yönetmeliklere baktığınız zaman bir hükümlünün karşısına basın mensuplarını alıp da bulunduğu yerde bir basın toplantısı yapması hiçbir şekilde mümkün görülmemektedir. Bunun sorulması dahi caiz değildir. Çünkü olmayacak bir şeyin yönetmeliklerde kanunda uluslararası hukukta yeri olmayan bir konunun talep olabilir, herkes bir şey isteyebilir ama gerçekleşmemesi elimizdeki mevzuatla çok yakından ilgilidir." OTOYOL VE TOPLU TAŞIMA BAYRAMDA ÜCRETSİZ Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Ramazan Bayramı’nda oto yol ve toplu taşıma hizmetlerinin ücretsiz olacağını söyleyerek, "Bayramın ilk günü 8 Ağustos Çarşamba saat 00.00’dan 11 Ağustos Pazar günü saat 24.00’e kadar oto yollarının ücretsiz olması, bayram süresince de belediyelerce yürütülen toplu taşıma hizmetlerinin ücretsiz veya indirimli olması Bakanlar Kurulu kararımızla kabul edilmiş bulunmaktadır" dedi. Arınç, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış’ın toplantıda Türkiye’nin AB süreciyle ilgili bilgi sunduğunu söyledi. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın ise yatırım ortamının iyileştirilmesi ve koordinasyon kurulunun çalışmalarıyla ilgili bilgi sunduğunu belirten Arınç, şöyle konuştu: "Bildiğiniz gibi bu konuda hükümetlerimiz döneminde büyük başarı sağlandı. 2002 yılına gelinceye kadar geçen 80 yıllık sürede toplam 15 milyar dolarlık uluslararası doğrudan yatırım miktarı hükümetlerimizin iş başında olduğu 10 yıllık süreç içinde 80 yılın tam 9 katından fazlası olan 127 milyar dolarlık uluslararası doğrudan yatırıma kavuşmuş oldu. Dolayısıyla son 10 yıl içerisinde aldığımız bu 127 milyar dolarlık doğrudan yatırımın daha da arttırılması, realize edilmesi, yatırım, üretim, istihdam ve ihracatımız açısından çok önemli olan bu yatırımların daha da arttırılması noktasında teşvik sistemi ve yatırımcılar için daha rahat bir ortamın meydana getirilmesi konusunda hem sayın Çağlayan hem de kurul üyesi olan bakanlarımız görüşlerini ifade etmiş oldular." BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRETMEN KONUSU Bülent Arınç, daha sonra bir gazetede yer alan başörtülü öğretmen haberine değinerek, başörtülü öğretmenin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından görevden el çektirildiğini, Danıştay’ın bu kararı bozduğunu, fakat Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşaviri’nin ise bu karara itiraz ettiğini anlattı. Bu gelişme sonrasında söz konusu Hukuk Müşaviri’nin görevinden el çektirildiğini anlatan Arınç, konuyla ilgili olarak şu bilgileri paylaştı: "Geçmişte bir bayan öğretmenle ilgili bir konu, idare mahkemeleri tarafından reddedilmiş, daha sonra Danıştay, bu kararları iptal ederek meslekten çıkarılamayacağı konusunda bir karar vermişti. Bu kararı şüphesiz takdirle karşılamak gerekir ancak gazetenin haberinde bakanlığın bu konuyu temyiz ettiği ve temyiz dilekçesinin de Danıyştay’a verildiği ifade ediliyordu. Konu doğrudur. Ne yazık ki doğrudur. Sayın bakanımızdan habersiz hukuk müşavirliği sürecin devamı bakımından Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na bir temyiz dilekçesi vermiştir. Daha sonra sayın bakanımız tarafından konu fark edildiğinde hem adı geçen hukuk müşaviri görevden el çektirilmiş, hem de Danıştay Başkanlığı 12. Dairesi’ne dilekçe verilmek suretiyle bu temyiz talebinden vazgeçildiği bildirilmiş bulunmaktadır. Yani şöylece özetleyebilirim; Danıştay kararını müteakip Milli Eğitim Bakanlığı Hukuk Müşavirliği tarafından 10 Nisan 2013 tarihli ve şu sayılı yazıyla karar düzeltme talebiyle Danıştay’a başvurulmuştu. Ancak yakın zamanda yaşanan gelişmeler, TBMM gündemine gelen yeni yasal düzenlemeler, bakanlığımızın ihtiyaçları, kurumumuzda yeniden bir değerlendirme yapılma zorunluluğunu gündeme getirmiş. Yapılan bu değerlendirmeler neticesinde 19 Temmuz 2013 tarihli yazımızla karar düzeltme talebimiz geri çekilmiştir ve Bakanlık Hukuk Müşavirliği’ni yürütmekte olan kişi görevden el çektirilmiştir." "DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ’NİN SÜRECİNİ BAŞBAKANIMIZLA BİRLİKTE TAYİN EDECEĞİZ" Bir gazetecinin Demokratikleşme Paketi’nin kamuoyuna ne zaman açıklanacağını sorması üzerine Bülent Arınç şunları söyledi: "Biz bu süreçle ilgili olur veya olmaz şu veya bu konjonktürle doğrudan bağlantısı olur veya olmaz bunlarla hiç ilgili değiliz. Ancak bizim 2023 siyaset vizyonu olarak kabul ettiğimiz ve 30 Eylül’de büyük kongre öncesinde açıkladığımız bir demokratikleşme ve özgürleşme senaryomuz var, manifestomuz var. Buna uygun olarak da bazen yargı paketleri ile bazen idari tedbirlerle sürekli adım atıyoruz. Bu bir proje değil bu bir süreçtir. Bu süreç tamamlanana kadar da demokratikleşme konusunda adımlar atılmaya devam edecektir. Dolayısıyla Sayın Atalay’ın, Sayın Adalet Bakanımızın benim de zaman zaman içinde bulunduğum bir ekip yapacağımız çalışmaları programlamaktayız. Zamanını da sürecini de Sayın Başbakanımız ile birlikte tayin edeceğiz. Elimizde çalışmalar var. Bunlardan parlamentoya gelmesi gerekenler artık 1 Ekim’den sonraki yasama süreci içerisinde ancak görüşebilecek ve konuşulabilecektir. ’Parlamentoya gelmeden açıklanması mümkün değil mi’ diye sorarsanız, o da mümkün. Sayın başbakanımız veya sayın bakanlarımız yapacakları konuşmalarla bu konuya ait bazı ipuçları verebilirler, yeni getirilecek düzenlemeler konusunda kamuoyunu aydınlatabilirler. Sabırla bunu takip etmeliyiz yoksa BDP’li bir milletvekili şöyle söyledi, bir başkası böyle bir şey ortaya attı filan gazetede şöyle bir başlık var, bunlar hepsi kısmen doğru da olabilir. Ama bizim düşündüğümüz tasarladığımız bir hukuki düzenleme olacaksa bunu Sayın Başbakanımız yeri ve zamanı geldiğinde kamuoyuna mutlaka ifade edecektir." |