Epey zamandır birlikte yolculuk yapıyoruz.
Hatta molalardaki ikramlara bakacak olursak da birlikte yemiş-içmişliğimiz de oldu sayılır. Ama tanışmamıştık! Doğrusunu isterseniz, tanışmak da istemiyordum sizinle.
Bırakın tanışmayı, aynı araçta yolculuk yapmayı, bu kadar uzun süre yüzünüze bakmayı, içine edercesine kısaltıp kısaltıp kevgire çevirdiğiniz kelimelerle cümleler kurmanızı, yaptığınız basit sululuklarla övünen tavrınızı, çiğliklerinizi, kibirinizi, bu kadar uzun süre gündemimi meşgul etmenizi doğrusu hiç de haketmediğimi düşünüyorum.
Ama tanıştık işte! Tanıştık maalesef!
Adımı, halimi, sağlığımı soracağınıza işimi sordunuz! Çünkü sizin işleriniz iyiydi ya; gerisinin işinin ne önemi olabilirdi ki…
Nasıl olsa siz hep saygı gösterilecek tarafta, eli öpülecek, alkış tutulacak taraftaydınız ya!
Ben dilenci de olabilirdim hani kapı kapı dilenen ya da bir derviş, bir gazeteci. Hani her zaman şekline şimaline bakıp da böcek yerine koyduğunuz kişilerden biri. Öğretmen, fırıncı, madenci, oto tamircisi de olabilirdim. Ama soruş şekliniz hiç hoşuma gitmedi bayım.
Görmemiş olabilirsiniz! Sonradan görmüş, yeni yeni yaşıyor da olabilirsiniz. Araca ilk bindiğinizde üzerinizdeki kıyafet, tıraşınız az da olsa bir saygı uyandırmış olduğundan selamınızı almış ve en samimi şekilde : “iyi yolculuklar” dileyerek mukabelede bulunmuştum size.
Yol arkadaşı olmuştuk kısacası. Sahi: Yol arkadaşlığı nedir bilir misiniz bayım? Daha önce yol arkadaşlığı yapmış mıydınız hiç? Yapmadıysanız da ziyanı yok! Yolculuk boyunca zaten araçtaki hostesler her konuda yardımcı oluyorlar. Hem ben de fena sayılmam hani!
Epey yolculuklarımız olmuştur; yol arkadaşlıklarımız, yolda tanıdıklarımız, yol anılarımız… Yolda bırakmayıp belleğimizin en müstesna köşesine özenle yerleştirdiğimiz anılarımız. Neden sordunuz mesleğimi? Kıyafetimle, rahatlığımla, tıraşımla ne bileyim size göre daha basit, daha ucuz, daha sıradan tavır ve davranışım mı rahatsız etti sizi de ondan mı sordunuz ne iş yaptığımı?
Ben her şey olabilirim az önce dediğim gibi. Simitçi, kahveci, gazozcu…. Öğretmen, avukat, gazeteci, mimar, maden işçisi! Ama siz? Hiç ilgilendirmiyorsunuz beni ve yıllardır bu yollarda yolculuk yapan biri için de çok önemli değilsiniz inanın!
Çok gördü sizin gibileri bu yorgun yollar. Anlaşılıyor ki iyi bir yerlere gidiyorsunuz. Üstünüz, başınız, haliniz, telaşeniz bu yüzden tahmin ediyorum. Allah yolunuzu açık etsin etmesine de bana niye bağırdınız? İnan buralardan duydum sesinizi.
Üstünüze, başınıza saygımdan dolayı yine de cevap verdim ve öğrenmiş oldunuz. Bizi zaten âlemde bilirlerdi de asıl siz kendinizi neden bu kadar ucuz tanıttınız? Neden, siz olamadınız? Hep başkalarını oynamak, başka başka rollere soyunup, başka başka takıntılarla hem kendinize hem çevrenize zarar vermeye daha ne kadar tahammül edeceksiniz ki? Üstelik neden rahat değilsiniz ki?
Cebinizden mendil çıkarmanızda, hapşırmanızda, basit her cümle kuruşunuz da bile sürekli etrafı gözler, etraftan tasdik ister gibi tedirgin ve rahatsızsınız. Öyle ki: Benim rahatlığım bile rahatsız edip çileden çıkarmaya yetti sizi. Sesinizi yükselttiniz, azarlar gibi sorup sonra sanki karşınızda kimse yokmuş gibi mırıldanıp durdunuz ve yine yatışmayınca öfkeniz, tasdik istediniz çevrenizden.
Halbuki: halbuki….. Neyse! Sizi o kadar çok takmışım ki istemeden de olsa. Bakın bu satırlar bile onun eseri. Siz ne kadar öfke dolu olursanız olun bu ülke, bu ülkenin insanları yani ananızın, babanızın komşuları, ekmek aldığınız fırıncı, haberlerini okuduğunuz gazeteci, sokaklarınızı süpüren temizlik görevlisi hepsinin size olan sevgilerini ne olur görün ve onlarla aranıza mesafe koymayın.
Takıntı yapmayın, kibirle bakmayın ve rahatlıklarından da rahatsız olmayın! Onların yorgunluğunu, dalgınlığını, dağınıklığını hoş görün! Onlar rahatsa, siz rahat olur; onlar rahatsız, tedirgin olursa asıl siz o zaman rahatsız olursunuz.
O an gözünüze öyle bir perde indi ki tanımadınız beni, bizi, kimseyi. Ama ben… Ama biz; sizi o kadar iyi tanıyorduk ve o kadar da iyi tanıdık ki şu geçen kısa sürede.
Ne olur bir dahaki yolculuğunuza daha rahat kıyafetlerle çıkın ve daha güler yüzlü olun iyi mi? Öncelikle kendi sağlığınız için! Yollar uzun!
Bakarsınız yine karşılaşırız yolun birinde. Bana hitap ettiğiniz kelimeyle değil de bakın: “Bayım” diyorum size.
İyi yolculuklar bayım!