KÖR CAHİL!

Seçim bitti ve sonucu yine yirmi küsur yıldır olduğu gibi, cahil halkımızın reyleri tayin etti. Memleketimizin aydın, münevver, insanı kamil taifesinin onca ikazı bir işe yaramadı. Bu taifenin kıymetli mensuplarından biri "Hala oyumu vereceğim diyen bu kör cahili aydınlatma imkanı yok" diyerek, ışığını etrafa saçma faaliyetlerinin işe yaramamasından duyduğu üzüntüyü ifade etmişti.

 Onun aydınlatma konusunda tam donanımlı olduğuna kuşku yoktu ama karşıdaki almıyordu, alması gerekeni bir türlü.

Hakikaten bunlar o kadar kör cahil ki, Gebze'de bir otomobil fabrikası var zannediyorlar. O gördükleri araçların tırlarla İtalya'dan getirildiğinden haberleri yok.

"Ülkemiz savunma sanayiinde ilerledi. İHA'larla, SİHA'larla uluslarararası sahada denklemleri değiştirir oldu" diye içlerinden bir türlü atamadıkları o lüzumsuz vatanseverlik duygusuyla seviniyorlar. O gördüklerinin birer vileda sapından ibaret olduğunu bilmiyorlar. Üstelik Youtube'a girsen, tarifi var. 5-10 dakika içinde sen de yaparsın aynısını.

Bilmiyorlar ki gemiler maket, uçaklar kartondan. Hepsi birer yanılsama. Cahillik bu derece zor. Kendine verdiği zarar yetmiyor, bizim gibi entellektüellerin hayatını da etkiliyor bu zavallı koyun sürüleri.

Karadeniz'de doğalgaz rezervi bulundu diye sevinmelerine ne diyeceksin? Rusya'nın borularından aşırıldığını biz buradan bakınca hemen anlayabiliyoruz, keskin zekamızla. Bunlara anlatıyorsun inanmıyor.

Oy pusulalarına basılan mühürlerin belirli bir saatte seyahat edebileceğinden habersiz yaşayıp gidiyorlar.

Yahu uzatmaya ne lüzum, kız kulesinin çalındığından bile haberleri yok.

Oysa iyiyi kötüden ayırma yeteneğinden mahrum olmasalar, cehaletlerinin gereğini yerine getirmeseler de o mührü pusuladaki doğru alana bassalar, şimdi cennet bahçelerinden bir bahçeye dönmüş olacaktı güzel ülkemiz.

Düşünsenize, sınırlarımızı, o bölgeden askerlerimizi çekerek korumak gibi bir formül vardı. Ne de olsa sınır namustu. Bu sayede (bırakın yeni bir göç dalgasını) göçmenlerin hemen geri gitmesini sağlayacaktık. Jestimizden etkilenen teröristler, artık okyanus ötesindeki sahiplerini dinlemeyi bırakacak, biz ne dersek onu yapacaktı.

Yerel yönetimlere özerklik verilmesiyle üniter devlet yapımızı tam güvence altına almış olacak, beka sorununu kökten çözecektik.

Enflasyon mu, hayat pahalılığı mı? Bu işin en basit tarafı.

Öyle zannedildiği gibi küresel boyuttaki dalgalanmaların, dünyayı iki yıl boyunca durduran pandeminin, Ukrayna savaşının, terörle mücadele içindeki bir ülke olmanın getirdiği dezavantajların ve büyük deprem felaketinin ekonomiyle bir ilgisi yok.

İngiltere'deki simsarlarla yapılan yarım saatlik görüşme, 300 milyar doların oluk oluk Türkiye'ye akmasına yetecek, hiçbir karşılık beklenmeden verilen bu parayla ülkedeki herkes bildiğin zengin olacaktı.

İşsizlik sorunu muhtarlara birer yardımcı kadrosu tayin edilerek çözülecekti, bu kadar basitti.

İsteyen ilçe, il olabilecek, kredi kartları borçları hazineye devredilecekti.

Futbol maçları bir taraftan şifresiz yayınlanırken, bir taraftan statlar hıncahınç dolacaktı. Küme düşme derdi olmayacak, dileyen kulüp formasına dilediği kadar yıldız kondurabilecek, şampiyonluk hazzını her takımın taraftarı yaşayacaktı.

Tüm bunlar elbette son derece liyakatlı kadrolarla başarılacaktı. Milliyetçilik adı altında ırkçılık yapan kafalarla, Cumhuriyetle sorunu olduğunu açıkça beyan eden gruplar, bürokrasideki kadroları kardeş kardeş paylaşacak ve ülke yaşadığı kabustan uyanacaktı.

Ah şu kör cahiller... Geçmiş olsun Türkiye.