Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , Grup toplantısındaki konuşmasında, PKK'nın kaçırdığı çocuklarla ilgili BDP ve HDP'lilerin harekete geçmesini isteyerek, "Nerede olduklarını biliyorsunuz, gidin, alın gelin. Yoksa B Planı devreye girecek" dedi.
Başbakanın konuşmasından satırbaşları:
n satırbaşları şöyle:
Cannes film festivalinde büyük ödülü kazanan yönetmenimiz Nuri Bilge Ceylan'la gurur duyduk. Telefonla arayıp kendisin kutladım.
-Mavi Marmara gemisainde yaralı olan ve geçtiğmiz gün şehit olan kardeşimize Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum.
-Okmeydanı'nda çıkan olaylarda hayatının kaybeden Kurt'un babasını aradım başsağlığı diledim. Olaylarda yaralanan polislerimizi de arayıp geçmiş olsun dileklerimizi ilettik.
KÜRT VE ALEVİ KARDEŞLERİMİZİ BİZİM HÜKÜMETİMİZ TANIDI
-Kürt ve Alevi vatandaşlarımız üzerinden iki mesele devamlı kaşındı. Bu ülkenin asli unsur olan savaşlarda ve kuruluşumuzda yer alan Kürt kardeşlerimize bize kadar red, asimilasyon ve inkar politikları uygulandı.
-Alevi vatandaşlarımızı görmezden geldiler. Dersim'de Aleviler katledildi, binlercesi techire zorlandı.
-CHP'de hiç bunlara karşı çıkan gördünüz mü? Şuanda CHP'nin genel muhalefeti hiç konuştu mu. Konuşamaz. Çünkü bu işin sorumlusu CHP'dir.
-K.Maraş'ta, Sivas'ta, Gazi Mahallesi'ndeacı olaylar yaşadık.
-Türkiye ne zaman kalkınmaya başlasa, ya teröre maruz kaldık, ya da içimizde darbelere maruz kaldık.
-İçeride ve dışarıda bazı eller işbirliği yaptı. Türkiye'nin enerjisini tüketmek için beraber çalıştılar.
ENERJİMİZİ KENDİ İÇ SORUNLARIMIZA HARCATTILAR
-Şunları kendimize soralım. Japonya iki atam bombasıyla yıkıma uğradığı halde bugün nasıl oldu da dünya devi oldu?
-Almanya 2. Dünya Savaşı'nda yerle bir edidliği halde bugün nasıl oldu da en büyük ekonomilerden biri olmuştur?
-Biz ise Neredeyse 35 yıldır tüm enerjimizi teröre harcadık.
-Bir başörütüs yasağı başlattılar, eğetim hakkını elinden aldıkları gençler üzerinden bu güzel ülkemize yazık etmediler mi?
-Bu ülkede anneler kendi dillerinde konuşurlarsa ülke bölünür diye korkuttu. Biz bu yasağı kaldırdık. Ülkemiz daha da büyüdü.
-Millet olarak anlamsız yasak ve gündemlerle onyıllarca hatta asırlarca bizi engellediler.
-Her 10 yılda bize ağır faturalar ödettiler. Bu oyunları milletçe görmemiz lazım.
-Geçen yılın Mayıs ayında Türkiye adeta şaha kalkmıştı ve böyle bir dönemde umutla gelecee bakıyorduk.
-Sonra Gezi Parkı eylemleri oldu. Neydi 12 ağaç sökülmüş. Bunun istismar edip dalga dalga ülkeye yaydılar.
-Legal ve illegal örgütler o kadar sistemli ve hazırlıklı saldırdılar ki demokrasi ve ekonomimiz yara aldı.
-Faizler yükseldi, yatrımcıları kaçırmaya çalıştılar. Sokaklardaki vandallık dış basına sanki Türkiye'nin her yerinde bu olaylar yaşanıyormuş gibi servis ediyorlar.
-Anamuhalefetin genel başkanı ve vekilleri bunların yanında yer alıyor. Para veriyor, polise küfür ediyorlar.
-Gazeteleri yalan yanlışi yazıyorlar. İşverenler ve örgütleri el birliği ederek bu olayların adeta sorumlusu olarak bizi göstermeye çalışıyorlar.
-Allah'a hamdolsun dik durduk, eğilmedik ve bükülmedik bu saldırıları bertaraf ettik.
-Gezi tutmadı, 17 Aralık ve 25 Aralık'ta yolsuzluk kılıfı altında yine saldırdılar. Ülkeyi seçime götürdük ve millet darbe heveslilerine cevabı sandıkta verdi.
ALMANYA'DA DA SABOTE EDİLMEK İSTENDİK
-Geçen hafta sonu Almanya'daydık. Orada bizim toplantını yapıldığı salonun olduğu yerin hemen karşısında Ali'siz Alevilere miting yaptırdılar.
-Adeta bizim tolantımızı nasıl sabote ederiz bunun gayretini gösterdiler.
-Alınan önlemler başarılyıdı ve Almanya'daki kardeşlerimizle coşkulu buluşmamızı gerçekleştirdik.
-Biz bu bayat senaryonun dışarıdan yazıldığını söylediğimizde birlieri çıkıp saptırmaya çalıştı.
-DHKP-C'nin eğitimi Yunanistan'dan aldığını biliyorduk. Onlara karşı bir operasyonla temizlediler. Ancak tam sıfırlandı mı bunu bilemeyiz.
-İsteseler de istemeseler de Türkiye güçlenme damarını yakalamıştır.
KILIÇDAROĞLU'NUN ÇOK UYARDIM
-Anamuhalefet genel müdürünü çok kez uyardım. Bu örgütle aranıza mesafe koyun dedim. Malum Tunceli milletvekili için de uyardım.
-CHP'li vekilleri Esed'e götürenin Reyhanlı saldırısına karıştığını ortaya koyduk.
-CHP içinden bir vekil çıkıp da bunlara 'siz ne yapıyorsunuz' demedi.
-CHP sadece tahrik eder. Faili oldukları Dersim olayları için yüzleşme cesareti bulamadılar.
-Soma'da bile Alevi vatandaşlarımızı toplayıp oraya götürmek istiyorlar. Acaba buradanne çıkarabiliriz diye çalışıyorlar.
-Okmeydanı'nda gördük. Silahla ortaya çıktılar. Silahla hangi sorun çözülmüştür.
-Çıkmış biri Barolar Birliği başkanı konuşuyor. Diyor ki 'Başbakan sadece cam çerçeveyi konuşuyor' diyor.
ALEVİ VATANDAŞLARIMIZ BUNLARA PRİM VERMESİN
-Alev vatandaşlarımız iki yüzlü siyasetçilere yüz prim vermesin.
-Biz yeni Burakcan'ların terörün içine sokulan yeni Berkin'lerin acısını yaşamak istemiyoruz.
-Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde evlatları dağa kaçırılan ailelerin eylemlerini yürekten selamlıyorum.
-15 yaşındaki çocukları dağa kaçırışlan anne-babaların feryadlarını tüm Türkiye'nin görmesini istiyorum.
-Ey HDP neredesin. Gidin alın gelin o evlatları. Dünya medyası nerede. Türkiye'de bir kısım medya nerede?
-Nerede neyin nasıl olduğunu gayet iyi biliyoruz. Alıp geleceksiniz. Alıp gelmediğiniz takdirde bizim de B planımız devreye girecek.
-Biz annelerine çocuklarını getirmek için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
ALMANYA PROGRAMIMIZI PROVOKE ETMEK İSTEDİLER,
-Hafta sonu Almanya'daydık. Orada Soma faciası nedeniyle bir kutlamadan çok anma programı oldu.
-Bizin ziyaretimizi provoke etmek istediler. Alman medyası ve bazı siyasetçiler ırkçı söylemlerde bulundular.
-Hatta Türkiye'den de bir kısım medyadan bizim oraya gitmememizi istedi.
- Çok ciddi tedirgin oldular. Ancak gayet güzel bir şekilde görüşmelerimiz yaptık. Ardında da Köln'de vakur kardeşlermizle hasret giderdik.
CEM ÖZDEMİR'E: HADDİNİ BİL
-Ancak sözde bir Türk. Orada bir partinin eş başkanı. Sen nasıl bir demokratsın. Senin oraya gitmem neden rahatsız ediyor. (Erdoğan'ın sözü Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir'e)
-Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı için nasıl böyle sözler söylersin. Biz saygıyı yerine en güzel şekilde ifade etmesini de biliriz.
-Ama önce sen kökenin itibariyle bu şekilde konuşmazsın. Nerede milletvekili olursan ol. Önce haddini bil.
-İşte bu dediğim zat, diyor ki "Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili kampanya burada yapılamaz." Kimsin sen ya, ne demek yapılamaz? Bir buçuk milyon insan orada oy kullanacak. Orada da yasal çerçevesi neyse o çerçeve içerisinde kampanyasını yapar.
-Sen buna engel koyamazsın. Türkiye'de de Almanya seçimleri için oy kullanacaklar varsa, gelirsin sen de burada böyle bir salon toplantısını yapabilirsin. Mesele farklı. Ama alışacaklar, hazmedecekler. Hiç şakası yok bu işin.
-Milletten yüz bulamayanlar Avrupa başta olmak üzere Türkiye aleyihne karalama kampanyası yürütüyor.
O DEVİRLER BİTTİ
-En son Soma'da uluslararası bir medya kuruluşunun muhabiri olan Türk gazetecinin, iki kadını figüran olarak kullandığını yalan haber yaparak bütün dünyaya servis ettiğini gördük yaşadık. Aslında bu kadınlar başı açık. İkisinin de başalrını örtüyor. Üstü şişhane altı kaval. Sırıtıyor.
-Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. Nedir bu hal? Bununla güya bizim insanımızı farklı gösterecek. Böyle bir gayretin içine giriyorlar. Ama devran değişti. O bu tür bir dezenformasyon suretiyle aleyhte kampanya yapacağını zannederken suç üstü yakalandı.
-Gezi sırasında 17 Aralık darbe girişiminde bu ve benzer muhabirlerin mesleki onurlarını nasıl çiğnediklerini gördük. Türkiye'nin imajı yalan haberlerle yıpranacak kadar zayıf bir imaj değildir artık. O devir gerilerde kaldı.
-Hem bu kürsüde hem de Köln'de söyledim. Türkiye artık eski Türkiye değil. Türkiye 100 yıl önceki gibi Mondros ile Sevr Lozan ile masanın kenarına iliştirilmiş bir ülke asla değildir. Masanın altından zaman zaman zevkle zaman aman ikazla ayakların birbirine tokuşturulduğu dönem değil.
-
Onlar geçti. Köprünün altından çok sular aktı. Bu ülkede sorunları kaşıyarak etnik köken din mezhep yaşam tarzı farklılıklarını tahrik ederek kimsenin operasyon yapmasına müsamaha göstermeyiz. Kimsenin bu devleti azarlamasına eyvallah demeyiz.
-MANŞETLERLE GELMEDİK, MANŞETLERLE GİTMEYİZ
-En son 30 Mart'ta gördük. Manşetlerle gelen bir hükümet değiliz. Manşetlerle de gitmeyiz.
-Türkiye bunun gördü Avrupa'da bunu görsün.
-Hem bu kürsüde hem de Köln'de söyledim. Türkiye artık eski Türkiye değil. Türkiye 100 yıl önceki gibi Mondros ile Sevr Lozan ile masanın kenarına iliştirilmiş bir ülke asla değildir.
-Masanın altından zaman zaman zevkle zaman aman ikazla ayakların birbirine tokuşturulduğu dönem değil. Onlar geçti. Köprünün altından çok sular aktı.
-Bu ülkede sorunları kaşıyarak etnik köken din mezhep yaşam tarzı farklılıklarını tahrik ederek kimsenin operasyon yapmasına müsamaha göstermeyiz. Kimsenin bu devleti azarlamasına eyvallah demeyiz.
Bazıları AB noktasında ne oldu diyor? Bunu diyen köşe yazarlarına sesleniyorum. Biz iktidara geldiğimizde bir fasıl açılmış mıydı? Türkiye müzakerelere oturacak bir ülke dahi değildi. Biz geldik fellik fellik şu kişi o zaman Başbakan dahi değildi. O zaman genel başkandım. 14 ülke dolaştım 15 günde...
-Buna ABD de dahil: Sayın Bush'la oturduk bunu konuştuk. Ben bir genel başkan olarak konuştum. Başkan Bush'la görüştüm. O zaman 15 üye ülke vardı. 13 tanesini dolaştım. Hepsini ziyaret ederek süratle müzakerelere oturmak için adımları attık. Hamdolsun Başbakanlık dönemimde de müzakerelerin başlatılması kararını çıkarttık. 14 fasıl var. Hepsi açılmadı.
-Çünkü Fransa farklı bir tavır koyuyor, Almanya farklı bir tavır koyuyor. 15 üye iken ortada olan müktesebat farklıydı, 25 üye oldu uygulamalar değişti. Bakıyorsunuz AB'ye alınan üyeler uygun oldukları gerekçesiyle değil bir çoğu siyasi kararla alındı. Bu gerçeği de bilelim.
-Fakat buna rağmen biz sabırlıyız. Dersimize de iyi çalışıyoruz. Bizim bütün kurumsal yapımız AB müktesebatına uygun olarak oluşturuluyor. Bugün Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı çok net bir şekilde ortadadır. Yükselen ırkçılık İslamofobi'nin hatta anti semitizmin panzehiri Türkiye'dir.