Başörtülü vekil Kemal Tahir'in kitabıyla Meclis'te

 TBMM'nin bugün başylayan oturumuna AK Parti Konya Milletvekili Gülay Samancı, Kahramanmaraş Milletvekili Sevde Beyazıt Kaçar, Denizli Milletvekili Nurcan Dalbudak ve Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey, başörtülüı olarak gelerek çalışmalara katıldı.

Saat 14.00'teki Genel Kurul'a sırasıyla Samancı, Kaçar, Şahkulubey ve Dalbudak katıldı. Bazı milletvekilleri, başörtülü arkadaşlarının fotoğraflarını cep telefonları ile çekerken, bazıları da hatıra fotoğrafı çektirdi.

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, söz alarak konuşmasını yaparken, inançların gereğinin sadece kılık-kıyafetle yerine getirilemeyeceğini, Allah'ın başka hükümlerinin de bulunduğunu belirterek, bunlara da riayet edilmesini istedi. İnce, '"Kendimi resetledim' sözleri İslam anlayışını dejenere eden bir açıklama. Kişi Allah karşısında resetlendiğini söyleyemez. Kişi kendisi karar veremez. Bu, İslam anlayışını bile bilmemektir. Tayyip Erdoğan karşısında resetlenmiş olabilirsiniz" dedi.

İnce, kız kardeşinin de 12 yaşından bu yana başının kapalı olduğunu belirterek, "Başörtülü bacım' diyorsunuz, başörtüsüzler de sizin bacınız değil mi? Başörtülüler de, başörtüsüzler de bizim bacımız. Benim bir tane kız kardeşim var, 12 yaşından beri kapalı, açık değil. Başörtülü bacım dediğim zaman benim ağzıma yakışır bu. Ama ben bunu oy için kullanmam, size de kullandırmam" dedi.

BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan da, yaptığı konuşmada, Meclis'te tarihi oturumlardan birinin yapıldığını, kadınların kendi giyimlerine kendilerinin karar vermesi gerektiğini, özgürlükçü düşünceden yana olduklarını söyledi.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Ruhsar Demirel de, erkek milletvekillerinin nasıl giyinmeleri gerektiğine karar vermeye hakları bulunmadığını ifade ederek, "Bizler cinsiyetimizle ön plana çıkmak istemiyoruz. Bizler de sizler gibi bu ülkeye hizmet için buradayız" dedi.

BDP'li Özdal Üçer TBMM Genel Kuruluna başörtüleri ile gelen kadın milletvekillerinin yanına giderek onları tek tek kutladı. Bu arada genel kurula başörtüsüyle gelen Ak Parti Konya milletvekili Gülay Samancı'nın masasındaki Kemal Tahir' in "Esir Şehrin insanları" adlı kitabı dikkat çekti.

Dilek Akagün Yılmaz'ın şanlı direnişi!

PAYEV: BAŞI AÇIK OLANLAR KİRLENMİŞLER MİDİR?

CHP Genel Başkan Yardımcısı Şafak Pavey, “Ama şu hakareti bütün haberlerde duydum: “Başımı açarak, bir daha kirlenmeyeceğim.” Bu durumda başı açık olanlar kirlenmişler midir? İnanç üstünden öbürünü kirli ilan edebilmek kimin haddi olabilir. Bundan böyle; mini etek giydiği için işten atılan, sol kulağı küpeli olduğu için dövülen, dekoltesi bakanın hoşuna gitmediği için linç edilen, oruç tutmadığı için öldürülen, Hıristiyan olduğunu gizlemek için isimlerini değiştirenlerin güvenlikleri, herkesten çok bu kadın vekillere emanettir” dedi. 

Payev konuşmasına devam ederken "Mecliste pantolon giymesi, bir erkek vekil tarafından engellenmiş, bir kadın vekil olarak yapıyorum. Olmayan bacağı, erkekler tarafından siyaset sohbetine dönüştürülen biri olarak yapıyorum. AKP’nin başı açık vitrin vekillerinin; emanet oyları, gerçek sahibelerine geri verme zamanının gelip çattığını düşünüyorum. AKP’yi iktidara taşımış asıl kadınlarının meclis koltuklarını almalarının hakları olduğuna inanıyorum" dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Şafak Pavey, ortalama yaşın 50 olduğu TBMM'de su içmenin dahi yasak olduğu bir genel kurulda çalıştıklarını, yaşlı, hasta haklarının bile düşünülmediği bir genel kuruldan söz ettiğini ifade ederek şöyle konuştu:

"Turist olarak bile gitmediğiniz coğrafyalarda, Afganistan’da, Yemen’de, İran’da, yıllarca türban kullanmaya mecbur edilmiş biri olarak yapıyorum. Mecliste pantolon giymesi, bir erkek vekil tarafından engellenmiş, bir kadın vekil olarak yapıyorum. Olmayan bacağı, erkekler tarafından siyaset sohbetine dönüştürülen biri olarak yapıyorum. Ve artık AKP’nin başı açık vitrin vekillerinin; emanet oyları, gerçek sahibelerine geri verme zamanının gelip çattığını düşünüyorum. AKP’ yi iktidara taşımış asıl kadınlarının meclis koltuklarını almalarının hakları olduğuna inanıyorum. Elbette ülkemde sekülerizmin geleceği ile ilgili muazzam endişelerim var. Ama kaygım türbanla, kırmızı ruj arasına sıkıştırılmış semboller değildir. Demokrasi paketinde aynı ideolojiyi paylaşan erkek polis doğal karşılanırken; türbanlı kadın polise yasak gelmesine çok şaşırmıştım. Daha vahim bir cinsiyet ayrımcılığı olabilir mi? Ben polisin başındaki türbandan değil, bana vaat ettiği şiddet geleceğinden korkarım. Mecliste, Cem evi açmak için Diyanetten fetva isteyen anlayıştan korkuyorum. Yani bir inancın ibadet hakkını diğer inancın iznine bağlayan anlayıştan korkuyorum. Hukukun karşısına dini koyan anlayıştan korkuyorum."

"TÜRBANLA ÖZGÜRLÜK İLİŞKİSİ BIÇAK SIRTI GİBİDİR"

Payev, kadın özgürlüklerinden asla korkmadığını, özgür bir yaşamın çok yavaş kurulup çok hızlı yıkılabileceğini bu nedenle, çiçekli başörtüsü ve daracık pantolonuyla, Çamlıca parkının kuytularında, sevgilisiyle öpüşen genç kıza, özgürlüğünü Mustafa Kemal’e borçlu olduğunu hatırlatmak istediğini söyledi. Payev, "Türban ile özgürlük ilişkisi bıçak sırtı gibidir. Bir yandan inanç özgürlüğünü temsil eder, öte yandan inanç baskısını. Birçok kadın inanarak örtünürken, birçok kız kendilerini kontrol eden aile güçleri tarafından zorla kapatılırlar" dedi. 

“CLİNTON, KADIN DEĞİŞİRSE GELECEKTE DEĞİŞİR DEMİŞTİ”

Clinton'un, 2007 de “Kadın değişirse, gelecek de değişir” dediğini, Emine Erdoğan'ın bu sözleri çok beğendiğini, bu nedenle kısa süre önce kullandığını ifade eden Payev, şöyle dedi:

"Sosyal özgürlük alanlarımız, geleceğimizden çalınarak, birer birer imha ediliyor. 5 yaşında örtülen, 15 yaşında evlendirilen kızlarımıza bakalım. Geleceğimiz gerçekten kadınlarımızın hali üstünden, berbat bir şekilde değişiyor. Biz kültür olarak hiç önemsemeyiz ama her özgürlük aynı zamanda büyük bir sorumluluktur. Türbanlı kadın vekillerden beklentim büyük; Mesela, ülkemin neden, kadın hakları konusunda dünyanın yüz yirmincisi olduğunu anlatmalarını bekliyorum. Neden, 57 İslam ülkesindeki toplam kadın hakları ortalamasının, tek başına Birleşmiş Milletlerde bile yer alamayan Tayvan seviyesine erişemediğini açıklamalarını bekliyorum. Bundan böyle; mini etek giydiği için işten atılan, sol kulağı küpeli olduğu için dövülen, dekoltesi bakanın hoşuna gitmediği için linç edilen, oruç tutmadığı için öldürülen, Hıristiyan olduğunu gizlemek için isimlerini değiştirenlerin güvenlikleri, herkesten çok bu kadın vekillere emanettir. Artık, türbanı bir insan hakları ihlalinden, bir insan hakları kazanımına dönüştürmek, onların sorumluluğudur. İnanç özgürlüğünün en büyük güvencesi, geleceğimizi dini rehberlikle kontrol etmek değil, kusursuz bir sekülerizmdir. Oldukça merak etiğim bir ayrıntı var. İnanç gösteri için kullanılabilir mi? Büyük bir ruh temizliğinden doğan muhteşem bir tevazu ile yaşanması emredilmiyor mu? Buraya gelmeden önce, türbanlı vekillerimizin konuşmalarını taradım. Başkalarının özgürlüklerine dair tek bir kelime kullandıklarına rastlayamadım. Kendi inanç özgürlüklerine gösterdikleri hassasiyeti, Ruhban Okulu, azınlık okulları, cem evleri, bir inanç biçimin mundar olarak ilan edilmesi gibi sorunlu inanç alanlarında göremedim. Mesela bilimin özgürlüğünü kelepçeleyen YÖK hakkındaki fikirlerini de bilmiyorum.Ama şu hakareti bütün haberlerde duydum: “Başımı açarak, bir daha kirlenmeyeceğim.” Bu durumda başı açık olanlar kirlenmişler midir? İnanç üstünden öbürünü kirli ilan edebilmek kimin haddi olabilir?"