Darbe Araştırmaları Alt Komisyon Başkanı Yaşar Karayel, Ergenekon davası kararlarına ilişkin, "Ergenekon davasında hükümler eksik teşebbüsten verildi” dedi
Darbe Araştırmaları Alt Komisyon Başkanı Yaşar Karayel, “Esas olan Türkiye’de ve dünyada darbelerin olmamasıdır ama darbe tarihine baktığımız zaman en güncel olarak Mısır’da bir darbe gerçekleştirildi. Meşru, seçilmiş, halk iradesiyle iktidara gelmiş bir parti alaşağı edildi. Bir darbeyi hepimiz naklen izledik. Kamuoyu oluştururlarsa, siyasi ve ekonomik istikrar Mısır’da olduğu gibi bozulursa bunlar kendilerine zemin bulurlar. Bu darbeciler dünyanın neresinde olursa olsun adaletin karşısına çıkarılmalıdır. Suçları varsa hukukta karşılığı yazılıdır. Suçları yoksa her vatandaş gibi hukuk önünde hesabını vermiş olurlar” ifadelerini kullandı.
Karayel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öncelikle kimsenin yargılanmasını ve hüküm giymesini arzu etmeyiz ama maalesef genetik olarak Türkiye’de darbe geleneği var. Geçmiş dönemlere baktığımız zaman hem Osmanlı döneminde, İttihat ve Terakki ile de bize intikal etmiş olan Cumhuriyet döneminde Atatürk dönemini hariç tutarsak bu elinde silah bulunduranlar devlete karşı ve millete karşı silah doğrultmuşlar. Milletin seçtiği insanların ekonomiyi iyi yönetemediklerini, ülkeyi iyi yönetemediklerini varsayarak kendilerine göre toplum mühendisliği yapmışlardır. Darbelere zemin hazırlanması için toplumun zinde fonksiyonlarını güncellemişler, sendikaları, vakıfları, dernekleri sokağa sürükleyerek bir zemin oluşturmuşlardır.
Darbe yapmaya bir zemin oluşturma imkanı bulmuşlarsa arkasından da kendileri, ‘Millet bu işi bunlar yönetemiyor’ diyerek kendi anlayışlarını millete empoze etmeye çalışmışlardır. Türkiye’de geçmişte 4 darbe gerçekleşmiş. Benim kayıtlara baktığım bilgi ve belgelere göre 9 tane muhtıra ve darbe girişimi olmuş. Bunlar Türkiye’de bilerek ve bilmeyerek yaşadığımız bir gerçek. Genelkurmay Başkanının ve kuvvet komutanlarının yargılanmış olmaları, gazetecilerin ve sivil unsurlarının yargılanmış olmaları suç unsurunun olmadığını ispatlamaz. Hiçbir yargıç veya savcı suçu olmayana ceza vermez. Böyle bir şey olmaz, suç işlemiş olurlar. Hiçbir savcı da böyle bir suç işleyerek kendini ortaya atarak militanlık yapamaz. Netice itibarıyla burada delillere göre karar veriyor yargıçlar.
Delil olmayan bir şey ile alakalı olarak hiçbir yargıç normal bir vatandaşı suçlayamayacağı gibi devlete hizmet etmiş bir Genelkurmay Başkanını da suçlayamaz. Görünen şu ki, geçmiş dönemlerde yaşadığımız ve kamuoyunun yakından bildiği Ayşe’dir, Ergenekon’dur, Yakamoz’dur, Balyoz’dur ve tüm kamuoyunun bildiği ve isimlendirilmiş tüm darbe ve darbe girişimleri ile ilgili hazırlıkların hepsi yapılmış, bu hazırlıklar yapılmış. Şu anda verilen hükümler eksik teşebbüsten verilmiş hükümler. Bu insanlar darbeyi gerçekleştirmiş olsaydı bu cezalar millete reva görülmüş olacaktı. Daha önce 80 döneminde Türkiye’nin yaşadığı gerçekleri hepimiz yaşadık. Köylere toplayıp, ‘Sakladığınız silahlar nerede’ diye sorguladıkları köylüler, kendi satın aldıkları silahları teslim ederek, babalarından kalan mavzerleri teslim ederek kurtuldular. İşkencelere maruz kaldılar. Bunları millet kendi kendine yapmadı. Millet istedi de bunlar o yüzden mi darbe yaptılar? Hangi millet şimdiye kadar darbecilere prim vermiştir? Eğer öyle bir şey olmuş olsaydı 80’den sonra yapılan seçimlerde Adalet Partisi, Demokrat Parti ve Anavatan Partisi iktidara gelmezdi. Yani bunlar işlerini iyi yapsaydı niye sivil iktidarlar yeniden iş başına gelirdi? Böyle bir şey yok. En kötü demokrasi bile bunlara özenilebilecek bir yönetimden daha iyidir. Anayasa ile yönetildiğimiz şu dönemde bile darbecilerin yaptığı kanunlarla yönetiliyor. Bunlardan bir an önce kurtulmamız gerekir. AK Parti olarak darbeyi çağrıştıracak ne kadar mevzuat varsa onlardan kurtulmak için çalışıyoruz. Onun için iç hizmet kanununun 35. maddesi ve diğer yönetmeliklerdeki hükümlerin değişmesi ile ilgili en son çıkan torba kanun ile birlikte bunlar çıkarıldı. Bunları yapmazsak bunlar kendilerine meşru bir zemin bulmuş oluyorlar."
Türkiye’nin hızla demokratikleşmesi gerektiğini belirten Karayel, "Türkiye’nin vesayet rejiminden kurtulması gerekir. AK Parti döneminde, özellikle 2000’li yılların başından itibaren sürüp gelen faili meçhuller, darbe girişimleri 2007’ye kadar hepsi yaşandı. 2007’de düşünün Cumhuriyet mitinglerini , üniversite hocalarının yürütülmesini ve AK Parti’nin kapatılmasını, bunların hepsini bu ülke fiilen yaşadı. Biz balık hafızalı olmak istemiyoruz. Geçmişte bunların hepsini kim yapmışsa bunların hukukun önünde hesap vermeleri gerekir. Hiç kimsenin suç işleme özgürlüğü yok.
Bununla ilgili milletvekili, Başbakan da dahil Genelkurmay Başkanı veya elinde silah bulunduran bütün unsurlar, kim olursa olsun millete karşı silahını doğrultamaz. Millet iradesine kim silah doğrultursa bunun karşılığı hukukta yazılıdır. Arkadaşlar şimdi diyor ki, ‘Genelkurmay Başkanından terörist olur mu?’ Kesinlikle olmaz. Zaten Genelkurmay Başkanının suçlanması terörist olması ile alakalı değil. Genelkurmay Başkanının suçlanmasının ana sebebi bir örgütsel faaliyet içinde olması. Meşru bir hükümetin devrilmesi ile ilgili dokümanter çalışmaların yapılması ve notlarından bunlar kaynaklanıyor. Aşağıdaki komutanlar diyor ki, ‘Evet biz bunları makamın talimatları doğrultusunda yaptık.’ Bunları söyleyen insanlar, bunları yapan insanlar, hukuk karşılığında bunun bir karşılığı varsa, bu bir suçsa bunun genel ismi ile ilgili olarak terör suçu ile suçlanıyor.
Eline silah aldığı ve milletin kafasına silah sıktı ve bu işi yaptı değil ama böyle bir zihniyetin olduğu, böyle bir varsayımın olduğu, bunların kağıt üzerine döküldüğü ve işlem gördüğü, işlem yapanlarının hepsinin imzalarının olduğu bir vaka. Balyoz böyle, Ergenekon böyle. 28 Şubat şimdi çalışılıyor. 28 Şubat dönemi şu anda mahkemelerde. 28 Şubat’ta yapılacak işlerde şu anda bu işin mevzi ayağı var, sermaye ayağı var, STK ayakları var. Türkiye’nin temizlenmesi gerekir. Türkiye’yi darbe zihniyetinden ve darbe hukukundan temizleyemezsek geleceğe olan görevlerimizi yapmamış oluruz" ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin önünü açıcı bütün fonksiyonları yerine getirmek gerektiğini sözlerine ekleyen Karayel, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Onun için doğru bilgilendirmemiz gerekir kamuoyunu. Aksi takdirde kendilerini acındırabilirler. Tahliye olanlar var. Tahliye olanlar bunu şova dönüştürmemeli. İçeride olanlar da kendilerini acındırmamalı. Neticede bunun yargı ayağı var. Yargı da bunu didik didik edecektir. Yargıtay ayağından sonra insan hakları ayağı var. Bunlar sonrasında karar kesinleşecektir ama devlete hizmet etmiş olan insanların millet iradesine karşı saygı göstermesi gerekir. Millet adına elinde silah bulunduranlar millete silah doğrultmamalı. Eğer böyle olmuşsa millete karşı gelenlere karşı çıkmalıdır. Biz sivil bir iktidardan yanayız. Türkiye’de darbelerin olmasını istemiyorsak yeni muasır medeniyetlere ulaşmış medeniyetlerin anayasasını yapmalıyız. Bunu yapmak için de çalışmalar sürüyor. İnşallah sivil anayasaya kavuşmuş oluruz ve darbe zihniyetinden kurtuluruz. Aksi takdirde 80 yıl daha bu konuyu tartışırız.”