MNG Kargo’nun kuruluşunun 10. yıl galasına katılmak üzere Samsun’a gelen gazeteci -yazar Tayfun Talipoğlu, 1996 yılında İtalya’da Abdullah Öcalan ile röportaj yaptığını söyledi. Bir ara Türkiye’nin gündeminde olan Abdullah Öcalan ile pizza yiyen gazetecinin kendisinin olduğunu söyleyen Talipoğlu, “Abdullah Öcalan ile 1996 yılında ilk İtalya’da görüştüğümde bana, ‘Göreceksin, Türkiye’ye dönüp parlamentoda politika yapacağım’ dedi.
Ben de, ‘Sen 15 yıl oda hapsinde olduğunu söylüyorsun. Nasıl politika yapacaksın? Hayal görüyorsun. Şehit aileleri seninle konuştuğumu görseler beni parçalar’ dedim. Öcalan bana, ‘Görürsün, ben Türkiye’ye döneceğim, politika yapacağım’ dedi. Ben ileri görüşlü bir adam olduğumu düşünüyordum ama Abdullah Öcalan bir yerlerden tüyo almış ve yaptı. Onun için ben şu anda olanlara şaşırmıyorum. Tüm olanları doğal karşılıyorum. Ben bu işi 1996 yılında ilk öğrenen adamım” diye konuştu.
ŞOK AÇIKLAMA
Artık devletin PKK’yı tanıdığını iddia eden Talipoğlu, şöyle devam etti:
“Ne PKK terör örgütüdür ne de Abdullah Öcalan terörist başıdır, gerçekçi olalım. Eskiden gerilla dediğimizde soruşturma yerdik, eskiden kirli savaş dediğimizde soruşturma yerdik. Şimdi o yok. Bundan sonra hangi hükümet gelirse gelsin artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti PKK’yı bir terör örgütü değil, uzlaşabilecek, anlaşabilecek bir yapı olarak, bir siyasi hareket olarak görmüştür. Bunun doğrusunu yanlışını tartışmıyorum ama hangi hükümet gelirse gelsin bunu bundan sonra bu yolla yapmak zorundadır. Önemli olan bunun tanınmasıydı. Artık dağdakiler de yoruldu. Gerillanın bir lafı var, ‘Ben 20 yaşındaydım, Türk askeri de 20 yaşında karşımdaydı, ben 30 yaşına geldim Türk askeri yine 20 yaşında karşımda, ben 40 yaşıma geldim, Türk askeri yine 20 yaşında karşımda’ diyordu. Ortaya çıkan sonuç, PKK silahlı mücadeleye devam edebilir, gücü var ama sistemi değiştiremez. Onlar da onu anlattılar. Çözüm budur ama biraz halka açık olması gerekir. Başbakan diyor ki, ‘Onları açıklarsak süreç sekteye uğrar.’ Başbakan’ın bu lafı çok tehlikeli. Demek ki başka planlarımız var.”
"İŞİ UZATIRSAK ESKİSİNDEN DAHA KÖTÜ HALE GELEBİLİR"
Çözüm sürecinin uzamaması gerektiğini ifade eden Talipoğlu, “Akil insanlar meselesinde barış ya vardır ya da yoktur. Barış ya istenir ya istenmez. Hükümet, Akil insanlar ile sorumluluğu biraz yaymak istedi fakat süreç ne kadar uzarsa o kadar tehlikeye girer. Akil insanlarla komisyona havale etmek arasında çok az fark var. Bu biraz işi yokuşa sürmek çünkü iş uzayınca her kafadan bir ses çıkacaktır. Her kafadan bir ses çıkınca yeniden kaos olacak. Oy kaygılarıyla gelinen noktadan geri dönülecek, korkum odur. Bu barış ne olursa olsun bir fırsattır. Şu anda bu yoldan başka bir yol da görünmüyor ama hükümetin kamuoyuna açık olması gerekiyor çünkü insanların kaygıları var. En büyük problem de bu. Yoksa hiç kimse barış istemiyor değil. Söze başlarken herkes, ‘Biz de barış istiyoruz’ diye başlıyor çünkü insanlara, ‘Sen barış istemiyor musun’ diye suçlamalarla geliyorlar. Ama bir açıklama yapılması gerekiyor. Yani bu neyin karşılığında ne olacak gibi. Şimdi ben bölgeden geliyorum. Dağdasınız, yıllarca militanlık yapmışsınız. ‘Silahı bırak git’ diyorsunuz. Adam da, ‘Kardeşim ben 30 yıldır savaştım. Bu toprağın keyfini de yaşayacağım. Niye bırakıp gideyim?’ diyor. Bunu deyince bir kısım diyor ki, ‘Demek ki burada yaşamaya devam edecekler.’ Öyle ya da böyle bunların açıklanması gerekiyor. Kamuoyundan bir şeyler saklarsanız o daha cazip hale gelir ve yorumlar artar. Bence bu güzel bir başlangıç, işi uzatırsak eskisinden daha kötü hale gelebilir. Onun için işi uzatmamak gerekiyor. Bir an önce bu iş olsun” şeklinde konuştu.