İzmir Üniversitesi’nde düzenlenen “Avrupa Birliği’nin geleceği ve Türkiye” başlıklı panelde, ekonomik açıdan sıkıntılı bir dönem geçiren Avrupa’nın krizden çıkıp çıkamayacağı ve Türkiye ilişkilerinde gelinen son nokta tartışıldı.
İzmir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü tarafından düzenlenen panelde Euro’nun durumu nedeni ile ekonomik sıkıntılar yaşayan, İslamofobi ve İslam karşıtlığının her geçen gün keskinleştiği, güneyinde aşırı sol partilerin aşırı sağ partiler ile koalisyonlara yönelebildiği, buna karşın kuzeyinde aşırı sağın güçlendiği, üye ülke halklarının üye olma isteğinin azalması ile birlikte sınırları Rusya’ya dayanan Avrupa Birliği’nin geleceği ve Türkiye ile ilişkileri tartışıldı. İzmir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Defne Erzene Bürgin’in moderatörlüğünü yaptığı “Avrupa Birliği’nin geleceği ve Türkiye” başlıklı panele İzmir Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Muzaffer Demirci ile İzmir Ekonomi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyeleri Doç. Dr. Balkan Devlen ve Yrd. Doç. Dr. Alexander Bürgin konuşmacı olarak katıldı. Akademisyenler ve öğrencilerin ilgi ile takip ettikleri panel sonunda konuşmacılara teşekkür plaketlerini İİBF Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Emin Akçaoğlu takdim etti.
Kriz kimin krizi?
Yunanistan’ın borçları nedeni ile süren görüşmeleri üzerinden konuyu değerlendiren Prof. Dr. Muzaffer Demirci, öncelikle yanıtlanması gereken sorunun “Kriz kimin krizi?” sorusu olduğunu söyledi. Sorunu hem AB’nin kendi krizi hem de üye ülkelerin kötü yönetimlerinden kaynaklanan bir kriz olarak nitelendiren Demirci, sorunun yine AB tarafından çözülmesi gerektiğini belirtti ve “Yunanistan’ın Euro’dan çıkması iflas demektir, kontrolsüz fakirleşmeye neden olur. Euro içinde kalınarak süreç kontrollü sürdürülmeli” diye konuştu.
Ukrayna’nın iç sorunu olarak nitelenemez
Konuşmasında Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan krizi değerlendiren Doç. Dr. Balkan Devlen, bir iç sorun olarak nitelendirilemeyecek sorun karşısında AB’nin tutumunu “çekingen ve en düşük derecede müdahil” olarak tanımladı. Bu politikada Rusya’nın AB’yi topluluk olarak kendisine karşı görmesinin etkili olduğunu belirten Devlen, “Kremlin’in Avrupa’ya yaptığı somut maddi yardımlar ve özellikle kuzey Avrupa ülkelerinin Rusya’ya olan doğalgaz bağımlılığı da bu duruşta etkili” diye konuştu.
İslamofobi AB’nin kültürlerüstü yapısına uygun değil
Son dönemde yapılan anketlerin, 2008 krizinden bu yana AB konusunda negatif görüş bildirenler ile pozitif görüş bildirenlerin eşit seviyeye geldiğini gösterdiğine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Alexander Bürgin, “Ülkelerin AB’ye güven ve desteğinin son dönemde gerilemesi ile birlikte gündemdeki en önemli konuların ekonomik kriz, göçmenlik, kamu maliyesi ve terörizm başlıklarında toplandığını görüyoruz” dedi. İslamofobinin AB’nin kültürlerüstü yapısına uygun olmayan bir anlayış olduğunu ifade eden Bürgin, “Türkiye’nin AB’ye katılım süreci devam ediyor ancak Euro ve Ukrayna gibi krizler nedeni ile ülkelerin odaklandıkları nokta şu an farklı bir alana kaymış durumda. Yakın ilişkilerin sürdürülmesi her iki taraf için de faydalı olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.