Bir belde düşünün ki; taş evleri, kireç beyazı çivit mavisine ve begonvil moruna karışan dar sokakları, el tasarımlarıyla dolu dükkanları, ızgaraya yeni atılmış balık kokularına karışan deniz esintileri, gündüzünde su serinliği, gecesinde yıldız düşleri... Sonra yine düşünün... Bunların ortasına gümbür gümbür bir müzik koyun! Zevkinize hitap edip etmediği hiç önemli değil. Yıldızlar yerine, o yazın ‘hit’ şarkısını ezberlemek zorunda kaldığınızı, gürültüden uykuya dalamadığınızı, şikayet ettiğinizde aldığınız yanıttan iyice sinirlenip hiç uyuyamadığınızı...
Hürriyet'ten Burcu Taner'in haberi şöyle;
İşte Alaçatı yaklaşık 3 yıldır birinci değil, ikinci tabloyu yaşıyor. Oysa, yerel sakinliğini koruyup kaliteye yönelimiyle birlikte İzmir’in hedeflediği butik turizm anlayışının da en somut örneğiydi. Keşmekeşten uzak kalmak isteyen yerli ve yabancı pek çok turistin tavsiye etmeye bile kıskandığı bir dinlence yeriydi. Şimdi eğlence merkezi olduğunu iddia eden pek çok vasat turizm bölgesine dönüşmek üzere. Bunun önüne geçmenin yanı sıra bölge sakini olarak uyuyabilmek için Alaçatı halkı “Sesle Mücadele Derneği” kurdu. Neden böyle bir ihtiyaç duyduklarını derneğin geçici başkanı mimar Ahmet Palamutçu anlattı.
"Uyuyamıyoruz"
Palamutçu, bu sürecin 3 yıl öncesine dayandığına işaret etti. 2012’ye kadar sadece ev, kafe, restoran, butik mağaza ve otellerin bulunduğu Alaçatı merkezinde son 3 yıl içinde yüksek sesli müzik yapan pek çok bar ve gece kulübünün açıldığını dile getiren Ahmet Palamutçu, hassas kullanım bölgesi ilan edilen Alaçatı merkezinde yerli halkın ve turistlerin uyuma özgürlüğünün açıkça ihlal edildiğini savundu. Kendi evinde uyuyamayan yüzlerce insanın Alo 155’ten Çeşme Belediyesi’ne, Valilik’ten il müdürlüklerine kadar pek çok yere şikayette bulunduklarını ancak sonuç alınmadığını belirten Palamutçu, “Tek isteğimiz yüksek sesli bar turizminin uyuma alanları dışında yapılması. Sesimizi daha gür duyurabilmek ve yetkililerin adım atmasını sağlamak için bu derneği kurduk” diye konuştu.
"Suç işleniyor"
Alaçatı’nın yerli ve yeni yerleşen halkın 12 ay yaşadığı bir bölge olduğunu dile getiren Ahmet Palamutçu, “Ancak ne yazık ki Alaçatı’nın başı ağrıyor. Alaçatı 20 yıl boyunca bu işe gönül vermiş birkaç özverili insan sayesinde Alaçatı oldu. Ancak belde merkezini yer, uygunluk ve nicelik aramadan bar ve diskolarla doldurma mantığını anlamak mümkün değil” dedi.
Alaçatı’nın yetkili makamlarca hassas kullanım bölgesi ilan edildiğini, dolayısıyla merkezde bar ruhsatı vermenin mümkün olmadığını da öne süren Palamutçu, suç işlendiğini şu sözlerle işaret etti: “Bu barlar hem kafeterya ruhsatıyla çalışıyor, hem de yanlış yerlerde faaliyet gösterdiklerinden yerli halkın uyuma özgürlüğünü ellerinden alıyor. Ancak ne yazık ki, sadece siyasi kimlik özelliği olan yöneticiler bunu turizm olarak niteliyorlar”.
Alaçatı’nın sadece ünlülerin boy gösterdiği sokaklarla hatırlanmaması gerektiğinin de altını çizen Ahmet Palamutçu, “Hepimizin dileği ender kalmış bu kaçış ve dinlenme bölgelerine sahip çıkılması ve daha önemlisi artık sadece siyasi olarak seçilen insanların kaderimize hükmetmelerini önlemek” görüşünü paylaştı.