14 Şubat Sevgililer Günü yaklaşırken uzmanlara göre, aşk, benzer duygu, düşünce ve fiziksel özelliklere sahip kişiler arasında daha yoğun yaşanıyor. İnsanlık tarihi ile yaşıt aşkı, ‘benzerlik’ kavramı ile bütünleştiren Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Berrin Özyurt, “Saç ve göz rengi gibi fiziksel benzerliklerin yanı sıra benzer psikolojik davranışlar da ilişkide çekiciliği artırıyor. Bu tür benzerlik gösteren kişiler arasında aşk daha yoğun yaşanıyor” dedi.
BENZERLİKTEN DOĞAN AŞK
Aşkı, hayranlık ve duygusallık gibi tutku yönelimli ifadelerle tanımlayan Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Berrin Özyurt, aşk türlerini de değerlendirdi.
Benzer özelliklerin yanı sıra kişilerin birbirlerini sık sık görmesinin de çekiciliği artıran bir durum olduğunu belirten Özyurt, “Fiziksel ve duygusal olarak onaylanmak, çekicilik ve iletişim aşkın en önemli koşulları olarak kabul edilir. Aşk denildiğinde birini çok fazla düşünme, kendini iyi hissetme ve mutluluk gibi olumlu duygular içeren ifadeler akla geliyor. Ancak aşkta benzerlik kavramı da çok önemli. Kişiler arasında saç ve göz renginin, yaşın, fiziksel ve psikolojik özeliklerin ayrıca sosyal statülerin aynı olması aşkın daha yoğun yaşanmasında önemli bir etken. Örneğin kişiler kendi çekiciliklerine yakın kişileri daha çekici bulurlar. Ayrıca aşina olduğumuz hatta sık sık gördüğümüz kişileri çekici buluruz” dedi.
BAĞIMSIZ VE KARARLILAR GÜVENLİ BAĞLANIR
Yakınlıktan korkan kişilerin ilişkinin sona ermesi durumunda daha az acı çektiklerini vurgulayan Berrin Özyurt ideal bağlanma şeklini ise şöyle anlattı:
“ ‘Kaçınan bağlanma’ dediğimiz ilişkilerde kişi yakınlıktan korkar, eşlerine bağımlılığı azdır ve ilişkinin sona ermesi durumunda daha az acı çeker. Bu kişiler genellikle ilişkiler hakkında olumsuz beklentilere sahiptir ve ilişkilerinde diğerlerine göre daha alıngan, güvensiz, kırılgan ve duygusal bir yapı sergiler. ‘Kaygılı bağlanma’ yaşayan kişiler ise aşırı kıskanç, eşlerine ve ilişkilerine takıntılı ve bağımlı, ilk görüşte aşka eğilimli ve sık sık duygusal iniş çıkışlar yaşayan kişiler olarak tanımlanırlar. Bu kişiler bir taraftan yakın olmak için yoğun bir istek duyarken diğer taraftan terk edilme ve reddedilme korkusu yaşarlar. En ideal ilişki türü olan ‘güvenli bağlanmada’ ise kişiler başkalarına yaklaşmaktan ve başkalarının kendilerine yaklaşmasına izin vermekten rahatsız olmazlar. Terk edilme korkusu duymazlar. Bu kişiler hem duygusal ilişkilerinde hem de çocuklukta ebeveynleriyle olan ilişkilerinde daha olumlu yaşantı ve inançlara sahiptirler. Bağımsız, güvenli ve kararlıdırlar.”
MÜKEMMELİ HEM BULMAK HEM ELDE TUTMAK ZOR
Günümüzde görülen aşk türlerini 6 kategoride değerlendiren Özyurt, mükemmel aşkı ise hem bulmanın hem de elde tutmanın zor olduğunu söyledi.
Özyurt aşk türlerini şöyle sıraladı:
Delicisine Aşk
Bir görüşte aşk sınıfına girer. Gerçekte aşık olduğu kişiye değil de kafasında idealize ettiği kişiye karşı aşkın saplantı durumuna dönüşmesi.
Boş Aşk
Bir kişinin bir başka kişiyi sevdiğine karar vermesi ve yakınlık veya tutku barındırmadan bu aşkı devam ettirmesi. Boş aşk, uzun yıllar süren ancak doğal duygusal içeriklerin ve fiziksel çekimin zaman içinde yok olduğu ilişkiler türüne girer.
Romantik Aşk
Kişilerin birbirlerine karşı fiziksel ve diğer açılardan çekici gelmesi durumunda oluşur. Bu aşk türünde bağlılık gerekli değil. Yaz aşkları gibi gelecekte birlikte olmama durumu söz konusu olabilir.
Karşılıklı Aşk
Tutku unsuru ilişkide pek söz konusu değil. Tutku, uzun zaman sonra ilişkide derinden hissedilen bağlılığa dönüşür.
Budalaca Aşk
Filmlerdeki gibi insanlar tanışıp, ardından kısa bir süre içerisinde evlenirler. Budalaca aşk, stresin oluşmasına uygun bir ortam yaratır. Çünkü tutku ortadan kaybolduğunda ya da azaldığında geriye yalnızca bağlılık kalır ancak o da zaman içinde gelişip, derinlik kazanabilecek bir eylemdir.
Mükemmel Aşk
Pek çok insanın arzuladığı aşk türü. Bu tür aşkı elde tutmak onu yaşamaktan daha zordur. İlişkide tutku, bağlılık ve fiziksel çekiciliği barındırır.