Bit pazarından 5 TL’ye alınan bir mektuptan çıkan,19 yaşında hayatını kaybeden genç dağcının hikayesi 44 yıl sonra ölümsüzleşen belgesele dönüştü.
Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dilek Kaya, İzmir’de bitpazarından 5 TL’ye aldığı 1970’lerin başında yazılmış mektupların sahibini araştırırken Türkiye’nin dağ kazalarında ölen 3. kişisi olan tıp fakültesi öğrencisi 19 yaşındaki Kâzım Küçakalp’e ait olduğunu öğrendi.
Kâzım’ın, 19 yaşında hazin bir şekilde sona eren hikayesinden çok etkilenen Dilek Kaya, “Bu hayatın ona bir borcu var” diyerek mektupların hayattaki sahiplerine, ağabeyine, dağ çıkışına katılan kişilere ulaştı ve çektiği belgeselle 44 yıl sonra Kâzım’ın hikayesini ölümsüzleştirdi.
Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dilek Kaya, fırsat buldukça İzmir’in Halkapınar semtinde kurulan bitpazarından eski fotoğraflar, filmler, defterler alarak koleksiyon yapıyordu. 2016 yılının Haziran ayında yine bitpazarına giden Dilek Kaya, 1970’li yılların başında yazılmış mektuplar, aynı kişiye ait not defteri ve öğrenci kimliğini 5 lira ödeyerek satın aldı. Mektupların merkezinde; ailesi İzmir’de yaşayan, 18-19 yaşlarında, Ankara Fen Lisesi mezunu, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi birinci sınıf öğrencisi Kâzım Küçükalp adlı müzik ve spor meraklısı, çok yönlü bir genç yer alıyordu. Bir mektupta genç adamın arkadaşları tarafından Artvin Kaçkarlar Altıparmak Dağlarına yapılacak tırmanışa davet edildiğini okuyan Dilek Kaya, internette yaptığı araştırmada Kâzım Küçükalp’in, o tırmanışta kaza geçirdiğini ve Türkiye’nin dağ kazalarında ölen 3. kişisi olduğunu öğrendi. Hayat dolu olan Küçükalp’in, 19 yaşında hazin bir şekilde son bulan hikayesinden çok etkilenen Kaya, genç adamın hayatını, çekeceği belgeselle ölümsüzleştirmek istedi.
HERŞEY BİTPAZARINDAN ALINAN MEKTUPLARLA BAŞLADI
John Lennon’ın “Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir” sözünü hatırlatan Doç. Dr. Dilek Kaya, “Bu hepimiz gibi Kâzım için de geçerli. Bu film, benim başıma gelen en güzel şeydi” diyerek filmin ortaya çıkış sürecini anlattı.
Kaya, “Bu, beni bulan bir hikaye. Her şey iki yıl önce bitpazarında başladı. Kâzım, mektuplarıyla, yaşadıklarıyla, hayatıyla beni anlamlı bir yolculuğa çıkardı. Kâzım’ın yaşadığı eve gittim, mektuplarda yazan isimlerden o dönemki arkadaşlarına, ağabeyi Attila ve yeğeni Burak Kâzım Küçükalp’e ulaştım. Hepsi de bana çok yardımcı oldu. Yaklaşık iki yılda İzmir, Ankara, İstanbul ve Artvin’de çekimleri gerçekleştirdik. Artvin’de tırmanış öncesi Kâzım’ı gören, kurtarma operasyonuna katılan köylülerle görüştük. Toplamda 27 kişi ile görüşme yapıldı. Bu yolda pek çok arkadaşım, öğrencim, kalpleriyle, bilgi ve becerileriyle bana eşlik etti. Pek çok yeni, güzel insan tanıdım. Onlarla birlikte bir yandan Kâzım’ın hikayesini yeniden kurarken öte yandan 70’li yılların Türkiye’sine, gençlik kültürünün dışavurumlarına baktık, hatırlamaya çalıştık. Filmimiz, Yaşar Üniversitesi tarafından Bilimsel Araştırma Projesi olarak desteklendi. Yaşar Üniversitesine, genç ve cesur ekibime ve bu anlamlı yolculukta bize eşlik eden herkese kalpten teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.
EN İYİ ARKADAŞIM DİYE HATIRLAYACAĞIM
Okuduğu mektuplar, yaptığı görüşmelerde, Kâzım’ın; kısa olsun, uzun olsun insanların hayatından geçerken hep iyi bir iz bıraktığını gördüğünü ifade eden Dilek Kaya, “En son da bana dokundu. Beni çok güzel bir yolculuğa çıkardı, hiç tanımadığım biri yaptı bunu. Ben onun için bir şey yapmaya çalıştım. O güzel insanın hayatının 19 yaşında bir anda kesilmesine hiçbir anlam veremedim ve bu hayatın ona bir borcu var, bunu ben ödeyeceğim ödeyebildiğim kadar dedim ve yapabileceğim sadece buydu. Bir adam düşünün o kadar iyi ki herkes onu o yaşında ‘Baba’ diye çağırıyor, 44 yıl önce yalnızca 5 dakika gören kişi bile onu unutmuyor. İki hiç tanışmayan insanız ama ‘Kâzım senin için ne?’ deseler, arkadaşım derim. Hiç bir şeyi birlikte yaşamadık ama onu en iyi arkadaşlarımdan biri diye hatırlayacağım” diye konuştu.
İLK GÖSTERİMİ YAPILDI
Filmin ilk gösterimi, önceki gün, Yaşar Üniversitesi Selçuk Yaşar Kampusu Konferans Salonunda yapıldı. İlk gösterime Kâzım’ın ağabeyi Attila, yeğeni Burak Kâzım Küçükalp, Ankara Fen Lisesi ile Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden arkadaşları, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Kâzım’ın ağabeyi Attila Küçükalp, “Kardeşim 19 yaşında hayatının baharında aramızdan ayrıldı. Bu hayatta bir izinin olması gerekirdi. Kimsesi yok, akrabası yok yalnızca biz varız ve bir kabri var. 44 yıl sonra hatırlanması, böyle bir filmle ölümsüzleşmesi beni çok mutlu etti. Dilek Hocamıza ve onunla ilgili hatıralarını anlatan herkese çok teşekkür ediyorum” dedi. Yeğeni Burak Kâzım Küçükalp de bu filmle amcasını tanıma fırsatı bulduğunu söyledi.
TRT BELGESEL ÖDÜLLERİNDE FİNALE KALDI
Öte yandan, “Kâzım” Belgeseli, 10. TRT Belgesel Ödülleri’nde Ulusal Profesyonel Kategori’de finale kalan 12 filmden biri olmayı da başardı. Film, bu kapsamda 10-14 Mayıs tarihleri arasında, İstanbul’da da gösterilecek. Yarışma sonuçları 14 Mayıs akşamı yapılacak ödül töreninde açıklanacak. Doç. Dr. Kaya, filmin, uluslararası film festivallerine uzun metraj belgesel kategorisinde değerlendirilmek üzere gönderildiğini de ifade etti.