Çocukların birkaç kez oynadıktan sonra yüzüne bakmadığı oyuncaklar, Türkiye'nin cebini yaktı. Türkiye, TÜİK verilerine göre son 7,5 yılda 3 milyar 422 milyon dolarlık oyuncak ithal etti. Bu rakamın yüzde 73'ü olan 2 milyar 700 bin dolarlık kısmını ise sadece ne kadar sağlıklı olduğu tartışılan Çin'den ithal edilen oyuncaklar oluşturuyor.
Türkiye, bu ithalata karşı aynı dönemde çeşitli ülkelere yalnızca 529 milyon dolarlık oyuncak ihracatı gerçekleştirdi. Yaşar Üniversitesi akademisyenleri, rüzgarı tersine döndürmenin yolunu tasarımda buldu. Yaşar Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mine Ovacık ve öğrencileri, anaokullarına gidip çocuklarla birlikte, ahşap gibi tamamen doğal malzemelerden yeni nesil oyuncaklar tasarladı.
EYÜP OYUNCAKLARI RUHU CANLANACAK
Yaşar Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Endüstriyel Tasarım Bölümü, yüzlerce yıllık Eyüp Oyuncakları gibi bir oyuncak kültürüne sahip olan Türkiye'nin bu alanda dışa bağımlılıktan kurtulabilmesi için harekete geçti.
Endüstriyel tasarımı oyuncak tasarımına taşıyan akademisyen ve öğrencilerin hedefi, çocukların ilgisini çekebilecek, onların zekasını geliştirebilecek, tamamen doğal malzemeden üretilen yeni nesil oyuncaklar ortaya çıkarmak. Projenin bir diğer hedefi de sağlıklı olup olmadıkları tartışılan ithal plastik oyuncakların yerini, sağlıklı olan doğal malzemelerle yapılan oyuncakların alması.
Türkiye'de, 2013 rakamlarına göre 0 -14 yaş arası 18 milyon 849 bin 814 çocuk olduğunu kaydeden Endüstriyel Tasarım Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mine Ovacık, "Endüstrileşmeyle birlikte ahşabın, taşın, toprağın, kağıdın yerini plastik aldı. Bu yayılmanın karşısında dayanamayan yerel üretim tükenince, Türkiye'de oyuncak, küresel kültürü taşıyan ithal nesneler haline geldi. Türkiye'de 50'li yıllardan itibaren, 300 yıllık oyuncak yapım geleneği ve oyuncakları, ithal plastik oyuncakların yaygınlığıyla sona erdi.
Bu coğrafyada üretilen Eyüp Oyuncakları gibi geleneksel oyuncaklar unutulmaya yüz tuttu. Bu durum, çocukluk kültürünü ve oyuncak kültürünü özgünlükten uzaklaştırdı ve kültürel değerlerin kaybına sebep oldu" dedi. Uzak Doğu'da üretilen ucuz oyuncakların, pazardaki yaygınlığıyla başa çıkarak var olmaya çalışan ve ithal markalarla rekabette zorlanan bir yerli sektörün bulunduğunu kaydeden Ovacık, "Tasarımdan faydalanılamadığı gibi, profesyonel tasarımın da oyuncak sektörüne pek yanaşmadığı, bu alanda yapılan tasarım çalışmalarının da kısıtlı sayıda olduğu söylenebilir. Türkiye'de üretilmiş özgün oyuncaklara rastlamak da çok mümkün değil. Pazarda var olan yerli üretim oyuncaklar, ya ithal markalı oyuncakların taklidi ya da profesyonelce tasarlanmamış nesneler. Yerli üretim, küreselleşmenin ekonomik egemenliği altında, özgün olamayan bir kültür üreterek devam ediyor. Dolayısıyla, Türkiye'de çocuklar, oyun ve oyuncak kültürünü, ekonominin hakimiyeti altında yaşıyor" diye konuştu.
İthal edilen oyuncaklar arasında, çocuk gelişimi üzerine yapılan bilimsel araştırmalar, tasarım çalışmaları ve endüstriyel uygulamaların, çocuk gelişimine katkısının göz ardı edilemeyeceğini belirten Ovacık, "Çalışmamızın amacı, Anadolu'daki yerel oyuncak üretimini, tasarım ve yenilikçilikle canlandırma çabası. Oyun ve oyuncak konusunda, geçmişin eksiklerini fark ederek, geleneğin aklını, sürdürülebilirliği, yerel kültürün ürettiği değerleri, tasarım yolu ile güncelleyerek üretmeyi hedefliyoruz. Bu coğrafyadaki, bugünün çocukları için oyuncak tasarlayabilmek ve üretmek için çalışıyoruz" dedi.
FATOŞ OYUNCAKLARI BAŞARILABİLECEĞİNİN KANITI
1970'li yıllarda Fatma İnhan'ın markalaştırdığı Fatoş Oyuncakları'nın iyi bir örnek olduğunu belirten Mine Ovacık, "İnhan’ın evde ürettiği oyuncaklar, ilk İstanbul, Ankara ve İzmir'de eczanelerde satılmış. Daha sonra yurtiçi ve yurtdışında fuarlara da katılarak tanınırlığı arttırılmış. Türkiye'de oyuncak sektöründe 1975 yılında oyuncak bebek üretimine geçen Fatoş, bir fabrika kurarak, heykeltıraş, pedagog, gibi uzmanlarla çalışarak, reklam filmleriyle tanıtım yaparak, TSE kalite belgesini ilk kez sektörde alan firma olarak ilk örnek olmuş. O yıllarda tanınma oranı yüzde 86, bütün bebekler arasında satılma oranı ise yüzde 69. Bu marka, tasarım, üretim, araştırma, tanıtım ve markalaşma sürecini, bugünkü anlamda Türkiye'de 70'li yıllarda gerçekleştirebilen bir oluşum olarak dikkat çekiyor" şeklinde konuştu.
BAŞARI TASARIMLA SAĞLANABİLİR
"Bu ilişki Anadolu'da da üretilen oyuncaklarda yapılabilseydi, Türkiye'de çocuklar özgün oyuncaklarla hiç şüphesiz oynayabilirlerdi. Çocukluk kültürü özgün olurdu" diyen Yrd. Doç. Dr Ovacık, "Türkiye'de tasarımın her dalının birbiriyle işbirliği yaparak, çocukluk kültürü için oyuncaklar, çizgi filimler, çocuk kitapları, çocuklar için mekanlar, oyun alanları ve donanımları gibi yenilikçi bir anlayışla üretilebilir. Olası özgün oyuncaklar, sınırların kalktığı dünyada, aynılaşan oyuncak kültürüne yerel farkları taşıyan, örnekler olarak katılabilir. Sürdürülebilirlik potansiyeli olabilecek yeni ahşap oyuncaklar, yeni zanaat ve bilgisayar destekli tasarım gibi üretim biçimleriyle, gelenekselden beslenerek yerel üretimin nesneleri, yenilikçilik ve tasarım ürünleri olarak çocukların ellerindeki yerlerini alabilir. Tüm bunlar hayata geçerse, Türkiye, hem ithalattan kurtulur hem de 10 yıl içinde yılda 100 milyon dolarlarla ifade edilebilecek oyuncak ihracatı yapan bir ülke olabilir" dedi.