Okullar kapandı, öğrencilerin 3 aylık yaz tatiline girmesinin üzerinden kısa bir süre geçti. Eğer gerçek bir uğraşları yoksa özellikle büyük şehirlerdeki çocukların zamanlarının büyük bir kısmını bilgisayar ya da tablet karşısında geçirdiğini belirten Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferah Onat, uzun süreli bilgisayar ve internet kullanımının aile içi iletişimi olumsuz etkilediğine dikkat çekti.
Çocukların bilgisayar, tablet ya da internet başında kontrolsüz, verimsiz geçirdikleri zamanda, en temel sorunun ise aile içi iletişimsizlik olduğunu ifade eden Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ferah Onat, “Daha bebekken oyalansın diye cep telefonundan video izletilen, eline tablet verilip ‘Benim çocuğum çok akıllı, çok iyi bilgisayar kullanıyor, çok uslu’ diyerek kendileri de ekranlara gömülen aileler, bu iletişimsizliğin temel nedenlerinden. Çocuk ile ailesi arasındaki duygusal ve bedensel iletişim kopukluğunun nedeni, genellikle çocuğun değil büyüklerin internet kullanımı oluyor” dedi.
BAŞKA BİR DÜNYA OLDUĞUNU ÇOCUKLARINIZA GÖSTERİN
İnternetin, sosyal medyanın tüm dünyayı ayaklarımıza getiren müthiş bir olanak olduğunu belirten Onat, “ Zaman ve maddi olanakların darlığı, beraber vakit geçirilebilecek imkanları daraltsa da örneğin beraber müzeleri gezmek, alışverişe çıkmak, parka veya semt pazarına gitmek bile günün yarısını beraber geçirebilecekleri bir alternatif olabilir. Birlikte sosyal, duygusal ve fiziksel pek çok farklı deneyim yaşayabilirler. Burada amaç, çocuklarımızın sosyal medya ve dijital oyunların dışındaki hayatı da olabildiğince deneyimlemelerini sağlayabilmek” diye konuştu.
CEZA VERMEK YERİNE DOĞRU YÖNLENDİRİN
Çocukların bilgisayarları genellikle oyun oynamak, arkadaşlarıyla görüşmek ve video izlemek amaçlı kullandığını kaydeden Onat, “Video izleme oranları günümüzde çok yükseldi. İnternet trafiğinin yaklaşık yüzde 70’i videolardan oluşuyor ve genç yaş grubunda internet videoları izlemek televizyon izlemekten daha yaygın hale gelmiş durumda. Özellikle çocuklar, internet videolarında gördükleri pek çok şeyi taklit etme, öykünme eğiliminde. Videolarda gördükleri insanların yaptıklarını yapmak, onlar gibi olmak istiyorlar. Bu bir yandan çocukların yaratıcıklarını arttırıp vizyonlarını genişletirken öte yandan da eğer kontrolsüz ve zararlı içeriklere maruz kalıyorlarsa onlara zarar da verebilir. Bu yaralanma ve ölüm riski içeren davranışları taklit etmekten, siber zorbalıklardan, tacize ve Türkçe’nin yanlış kullanımına kadar değişen pek çok riski barındırabilir. Bu durumda ebeveynler çocuklarının hangi tür içeriklere maruz kaldığına, sosyal medyada kimlerle iletişim kurduğuna mutlaka dikkat etmeli. Toptancı bir yaklaşımla yasaklar koymak yerine, uzaktan izlemeyi ve gereken yerlerde çocukla birebir iletişim kurarak onları bilinçlendirerek daha doğru alternatiflere yönlendirmeliler” dedi.
AİLELERİN VERDİĞİ CEZALAR ARASINDA ÜST SIRALARDA
Türkiye İstatistik Kurumu Aile Yapısı Araştırması 2016 sonuçlarına göre; anne veya babaların çocuklarına verdikleri ceza türleri incelendiğinde, ikinci sırada yüzde 48,7 ile İnternet'in yasaklanması ve üçüncü sırada ise yüzde 40,8 ile TV izlenmesine izin verilmemesi cezalarının ön plana çıktığını hatırlatan Ferah Onat, “Aynı araştırmada ceza nedenlerine baktığımızda da birinci sırada yüzde 65,9 ile çocuğun eğitimini ihmal etmesi olduğu görülürken bunu sırasıyla yüzde 46 ile çocuğun internette ya da bilgisayarda çok fazla oyun oynaması izliyor” diyerek cezalandırma eğiliminin yüksekliğine dikkat çekti. Onat, sosyal medyayı ve dijital teknolojileri kullanmanın günümüzde okur-yazarlıkla eşdeğer tutulduğunun unutulmaması ve çocuklara temel etik ilkelerin ve mahremiyet sınırlarının öğretilmesi gerektiğini belirtti.