Gençlik yıllarımızda, yani 70'ler, 80’lerde, mizah dergileri pek bir popülerdi. Gırgır, Fırt, Çarşaf en meşhurlarıydı.
Özellikle Gırgır’ın alametifarikası olan kapak karikatürü, sol, sosyalist söylem mantığı ile üretilen ince esprileri ihtiva ederdi.
Tema hemen hemen her hafta para babalarının, gariban işçiyi ezmesi, sömürmesi olurdu. İşçi, klasik mavi tulumu içinde kemikleri görünecek derecede zayıf, kavruk, sıska bir prototipti.
Para babaları denilince değişmez mazmunlar Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı’ydı. (Bir de Halit Narin vardı galiba ama o fazla popüler değildi.) Kudret sahibi olma, zenginlik, varlık denilince, birden fazla neslin aklına Sabancı ve Koç’un gelmesinin bir sebebi de bu dergiler olabilir, bilmiyorum.
Mezkur karikatürlere bakılırsa, Vehbi Koç ve Sakıp Ağa, ülkeyi sürekli sömürüyor, işçi emekçi taifesi ise sofradan geriye bir şey kalırsa eğer karnını doyurabiliyordu. Sağcı iktidarlar ise işçiden değil elbette patronlardan yana oluyordu.
Derken yıllar geçti, devran döndü. Fiyakalı söylenişiyle paradigma değişti, zengin patron-fakir işçi teması pek alıcı bulmaz oldu. Ama zengin de fakir de pek değişmedi tabii ki. Sabancı yine Sabahcı, Koç yine Koç olarak kaldı.
Günlerden bir gün Vehbi Koç’un torunu olan Ali Koç’un (henüz Fenerbahçe başkanı değildi daha) dünyadaki gelir adaletsizliğinden şikayet eden, sosyalizmi olumlama manasına gelen kelamlar ettiğini hatırlıyorum. Ciddiye alanlar da oldu, “Ağam bizimle eğleniiir” diye dalgasını geçenler de. 2013’deki sokak olayları sırasında sol göstericilerin Koçlarca himaye edilmesi bundan önce mi oldu sonra mı hatırlamıyorum.
Peki, 16 Mayıs 2023 itibarı ile bunlar nereden aklıma geldi? Durup dururken değil. Şöyle ki.. Yirmi küsur yıldır, her seçim gününün ertesinde mutat olduğu üzere belirli bir seçmen grubuna edilen hakaretleri okuyor, farklı bir şey var mı diye bakıyordum.
Özellikle deprem bölgesindeki seçmenlere yönelik hakaretlerde nefret dozunun artırılması dışında yeni bir şey görmedim. Bir de kömür-makarna simgeleri kullanılmamıştı artık. 15 Temmuzda marketlerde makarna kuyrukları oluşturduklarından olsa gerekti bu.
Derken gözüme mutat koronun dışından bir isim ilişti. İşte o ismi görünce aklıma geliverdi Gırgır karikatürleri...Aileden olmakla birlikte Sakıp Ağa’nın nesi olduğunu bilmediğim (merak da etmediğim) Neslihan Sabancı hanım, önce Atatürk’ten yaptığı alıntıyla kendini teselli ediyor, sonra George Orwell ve Che Guevera’nın olduğunu varsaydığı fiyakalı sözlerle tercihini beğenmediği milyonlara ince ayarlar veriyordu.
Che dediğimiz malum, Güney Amerikalı komünist, özgürlük savaşçısı, halk kahramanı, dünyada bilinen yüzüyle. (Bir de masum insanları soğukkanlıkla öldürmekle övünmesi var ama bahsi diğer.) İşte bu Che diyesiymiş ki “Özgürlüğün en büyük düşmanı halinden memnun kölelerdir.”
Yani 27 milyon insan tercih mührünü pusulanın 15-20 cm sağına bassa kölelik zincirlerini kırmış olacaktı. Neslihan hanım sağolsun aydınlandık.
1984’ün, Hayvan Çiftliği’nin yazarı olarak bildiğimiz George Orwell da “zeki bir insana en büyük işkence cahillerin tercih ettiği düzende yaşamaktır” buyurarak, yıllar öncesinden 2023 Türkiye’sindeki 24 buçuk milyon zeki insanın ızdırabına tercüman olmuş. (Orwell, yaşasa ve bu çeviriyi görse zeka ile cehalet karşıt kavramlar değildir kardeşim diye bir ayar verirdi bunun müsebbibine ama bu da bahsi diğer.)
Muhterem Neslihan Sabancı’ya bir solcu çıkıp, “hanımefendi siz bu düzen sayesinde dolçe vita yaşıyorsunuz” der mi, zannetmem. Ancak batı literatürünü iyi takip ettiğini, alıntılarından anladığımız hanımefendi, krem tabakasını teşkil ettiği ve beğenmese de ait olduğu cemiyetin müktesabatına da biraz ilgi gösterse, insanları hakir görmemeyi öğretecek rehberler bulur. “El yahşi biz yaman, el buğday biz saman” derecesinde bir tevazuyu değilse bile yeter miktarda hoşgörüyü en azından kazanır.