Biraz İsmet Özel’in “İnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse, öbürüne sağır...” mısraından, biraz da Kubrick’in o kült filminden mülhem, memlekette olup bitenlere bakarak, “İnsanların gözleri kabul etmek istemedikleri gerçeklere sıkı sıkıya kapalı” diyorum.
Şu yaşımıza erdik. Havsalamıza sığmayacak derecede değiştiğine şahit olduk birçok şeyin. Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir deniliyor. Hayır eksik. Bir de Samamyolu galaksisinin, Dünya gezegenin Türkiye nam ülkesinde asla değişmeyen bir sosyoloji var.
Kendilerini üstte, seçkin, gayrıyı güdülmeye müstehak sürü olarak gören sosyoloji.
1940’larda “halk plaja akın edince vatandaş denize giremedi” diyen, 1950’lerde Demokrat Parti seçmenine “yalınayaklar” sıfatını yapıştıran kafa, 2000’lerde, 2010’larda ve nihayet 2023 yılının ortasına gelindiğinde hala inatla aynı yerden bakıyor hayata.
“Bu demokrasi falan değil, padişahlık tacı giyilmiş bir faşizm” diyor Profesör unvanlı sosyolog Emre Kongar.
Niye? Niyesini söylemiyor. Çünkü bunların bir hüküm cümlesi kurmak için izahını da yapmaları gerekmiyor.
“Ben söyledimse öyledir” diyen bu kafaya bakılırsa, anayasaya, yasalara uygun, gizli oy açık sayım yöntemiyle yapılmış seçimleri kazanarak meşru yoldan iktidara gelmek “padişahlık tacı giyilmiş bir faşizm”miş. (Türkçesi de bu kadar)
Hazretin açıkça diyemediği şu: “Açık oy gizli sayım” yöntemiyle sonuç belirlense, seçmenler jandarma dipçiğinin gölgesinde sandık başına gitse bu “demokrasi falan” olacak.
“Aydınlanmanın ulaşamadığı köylü, çıkarcı-tutucu kasabalı, yoksul bilinçsiz varoş, bugün işi tıkırında euro sahibi yurt dışındaki Türk, piyon olarak kullanılan mülteci, zengin-gerici Arap oyları Erdoğan’a, aydınlanmış bilinçli Kent oyu bize.”
Bu da ülkenin cumhurbaşkanına, başı kesilen Fransız krallarını hatırlatan (Onu da yanlış biliyor) büyük şair Ataol Behramoğlu. Neymiş? 28 milyon seçmen tutucu, köylü, Arap, mülteci, gerici vs. Yenilgiye bu derece çocukca, gerçeklikten ve olgulardan kopuk kılıf uydurması kendi sorunu elbette.
Ama bu ifadelerde, din, ırk, inanç, sınıf ayrımı gözeterek, halkta kin ve nefret duyguları uyandırma gayesi yok demek mümkün mü?
Faşizm, ırkçılık böyle bir şey değilse nedir?
Her seçim öncesi, kendilerinden son derece emin “yurt dışına kaçacak”, “bu defa gidecek”, “saraydaki, eşyalarını toplamaya başlamış”, “hepinizi yargılayacağız” ve benzeri teraneler...
Seçimden sonra “Ama hile yapıldı ki”, “aslında kazanan kaybetti”, “kaybettik gibi görünsek de aslında biz kazandık” zırvaları...Allahtan cahil değilsiniz...