Yerel seçimle için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ağzından çıkan tarihi Mart 2014.
Ben bu tarihin gelişen olaylara bağlı olarak sürpriz bir şekilde öne alınmasını da beklemiyor değilim ama şimdilik bu tarih üzerinden gidelim.
Yerel yönetimlerin neredeyse tamamının seçime 328 gün kalmış gibi bir hali olmaması hiç dikkatini çekti mi? İnanılır gibi değil ama hal ve vaziyet ortada.
Bir iki belediye var ki emeklerine, ellerine sağlık onlar zaten hiç ara vermeden, yılmadan çalıştılar, çabaladılar ve çalışmaya devam ediyorlar.
Oysa 5 yılın son 1 yılı belediye yönetimlerinin şaha kalktığı dönemlerdir. Seçim atmosferine girilmiş ve sondan geriye sayılmış demektir.
Hatta bazı belediyelerde üst düzey yöneticilerin 365'den geriye sayan takvimler yaptıklarını bilirim. 4 yıl yan gel yat, bir yıl kala hızlan doğru değil belki ama hizmet, hizmettir.
Peki diğerlerine ne oluyor, yarış başlamadan havlu atmadılar ama özlerinde bir atalet, ölü toprağı, miskinlik, uyuşukluk ya da ne derseniz deyin ondan var.
Yerel yönetimlerin CHP ayağında iktidarın yoğun baskısını kimse inkar etmesin. Görünen köy kılavuz istemez. Müfettişin biri gidiyor biri geliyor. Akla hayale gelmeyecek konular için tüm bürokratlar, belediye personeli günlerce savunma yazmak, kendini aklamakla zaman geçiriyor.
Mülkiye müfettişi, Sayıştay müfettişi, Sağlık Müfettişi ve daha onlarcasından biri geliyor biri gidiyor.
Denetim olmayacak mı? Tabii ki olacak ama kantarın topuzunu kaçırmak da doğru değil.
Bir de gözaltılar, tutuklamalar, adli soruşturmalar falan var ki bugüne kadar bu davaların çoğundan sonuç çıktığını göremediğime göre birçok dosyada havanda su dövüldüğünü düşünenlerin sayısı hayli fazla.
Bu durum yerel yönetimlerin işleyişine yansıyor. Belediye personeli çalışırken korkuyor. İmza atmaya, ihale açmaya, satın almaya, yatırıma, çalışmaya korkuyor hatta dinlemeye korkuyor.
Birçok belediyede odalarda böcek korkusu, gizli göz korkusu insanları canından bezdirmiş. Belediyede bir görüşmeye gittim aynı korkuyu ben de hissettim.
Bakın günlük hayatınızda söylediğiniz herhangi bir cümle böceğe, kameraya takıldığında farklı hale gelebiliyor. Acaba sözüm yanlış anlaşılır mı diye bir endişe içine sürüklendiğinizde ise ne o konuşmadan hayır geliyor ne de yapılacak işten.
Genelde belediye bürokratları sizi ölü balık gibi dinliyorlar. İzleyen varsa "Adam prim vermiyor canım, ziyaretçi şaşkın" falan desinler diye düşünüyorlar herhalde.
En olacak iş bile; bakalım, komisyona sunalım, yönetime dilekçe verelim,dilekçe numarası alalım, meclise sunalım diye başlayan inanılmaz bürokratik uzatmalarla sürüncemede bırakılıyor ki bürokratın önüne imzaya gelmesin, sorumluluk gerektiren bir işe dönüşmesin.
Olan vatandaşa oluyor. Kimse kendini kandırmasın, bu olayın altında ne yattığını bilen insanlar tepkisini sandıkta ortaya koyacaklardır.
Kimse aptal değil. Ak ile karayı birbirinden ayırd edebiliyoruz hala. Aylarca cezaevinde yatan, adliye koridorları aşındıran, her türlü baskıya boyun eğmek zorunda kalan bürokratları görüp de kendisi için endişelenenleri de suçluyorum.
Ya bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin. İşin gerektirdiğini yapmak zorundasın. Yapmıyorsan emekliliğini istersin ya da istifanı verirsin senin yerine gelip yapacak bulunur.
İşleri kilitleyip, askıya alarak hem vatandaşı, hem kendini hem de devleti cezalandırıyorsun ki buna hakkın yok.
Önümüzdeki günlerde yerel yönetimlerdeki zaaflar ve yaşananları ortaya sermek üzere ayrıntılı bir dosya hazırlıyorum.
Son derece ilginç olaylar ve davranışlar var. TV'lerde denildiği gibi; azz sonnraa...