“Önyargıları, gelenekleri, otoriteyi çiğneyerek, kendi adına düşünme, geriye dönüp genel prensiplere varmaya çalışma, kendi deneyim ve aklıyla vardıkları dışında bir şeyi kabul etmeme cesaretini gösteren kişidir.”
Ansiklopedinin babası diye anılan Denis Diderot, böyle yapımış 270 yıl önce filozofun tanımını. Belli ki artık yeni bir tarif gerekiyor. Zira dijital çağ yeni bir “filozof” tipi yarattı.
Zihinsel erginlik derecelerinin, muhakeme yeteneklerinin yeterliliğinden en küçük şüphesi bulunmayan binlerce filozof dijital mecralarda durmaksızın etrafa “aydınlık” saçıyor.
Sosyal medya hesaplarını kullanmıyor olmak bu aydınlık fikirlilerden kaçmak için artık yeterli değil. Zahmete girmeyin diye telefonunuzdaki uygulamalara getiriyorlar hizmetlerini.
Peki önyargıları çiğniyorlar mı? Hayır ama öyle sanıyorlar. Deneyim ve akıl yoluyla varılabilecek yegane noktanın kendi önyargıları olduklarından eminler.
“Bu millet sorgulamayor...Halk cahil, aptal... Bunlar koyun sürüsü” ve benzeri aşağılama kalıplarını hemen her gün kullanırken bu yüzden cüretkarlar.
Sürü psikolojisinden, biat kültüründen fazlasıyla şikayetçiler. Ancak kimbilir kimlerin kaba yerinden uydurup dolaşımı soktuğu hikayeleri sorgulamaksızın doğru kabul edip sağa sola yayıyorlar.
Kitleleri galeyena getirmek amacıyla çarpıtılan her bilgi, zaten zihinlerinde hazır bekleyen kalıp şeklindeki hakaretleri boca etmek için birer fırsat.
Yalan olduğu ortaya çıkınca, “yahu bizi de mi koyun sürüsü yerine koyuyorlar acaba” diye uyanmıyorlar elbette. Hayran olunacak ölçüde pişkinler.
Kimlerin değirmenine su taşıdıkları konusunda en küçük bir fikirleri yok. Daha doğrusu bunu düşünecek durumda değiller. Bilinmesi gerekenler, yalnızca kendi bildiklerinden ibaret. Dolayısıyla öğrenmeye ihtiyaçları yok. Yine de aklın ve bilimin ışığında yürüdüklerinden şüphe duymuyorlar. “Dijital Filozof”un tarifi yapılırken, sanırım bu gözlemlerin dikkate alınması gerekiyor.