Prof. Dr. Nâmık AÇIKGÖZ
Yaşayacakmışız ki, yaşıyoruz bu günleri...
İşte haftalardır konuştuğumuz tek konu, çözüm süreci...
Bu ülkenin büyük bir kısmı şehit cenazelerinin gelmemesinden son derece memnun. Artık Mehmetçik anaları ağlamayacak... Öte yandan, çocuğu zorla dağa kaldırılmış ve çatışmalarda ölmüş Kürt gencinin de anası ağlamayacak...
Bu çok güzel bişi değil mi?...
Milletin anasının ağlamasını isteyenler, maalesef durumdan memnun değil... Kanla beslenen PKK bile, kan dökmenin çözüm olmadığını anladı ama bazıları, hâlâ yarasalar gibi karanlık havaları gözleyip kanla beslenmek sevdasında. İşte bunlar, durumdan memnun değil.
2003’ten beri “Kızılelma koalisyonu” uydurması ile bir araya gelen “kızıllar”la “elmalar”, daha sonra Ergenekoncu oldular... O da kesmedi “ulusalcılık/milliyetçilik”le “solculuk”u bir araya getirip “ulusolcu” bir salata oldular.
Bugünler, safların gittikçe berraklaşmaya, saflaşmaya başladığı günler.
Çözüm süreci, tornusol kâğıdı fonksiyonu görüyor bugünlerde. Toplumda 3 tür gruplaşma olmaya başladı.
Çözüme destek verenler.
Çözüm için ellerinden gelen her şeyi yapanlar.
Çözüme tarafdar olup da iktidara muhalif olduklarından dolayı, çözüme karşı olanlar.
Gerçekten çözüm istemeyenler.
Çözüme destek veren en büyük kitle, yüzde 85-90’lık bir oranla, masum Kürt halkıdır. Çünkü, artık onlar çocuklarının bir gece dağa kaldırılması ve eve ölüsünün gelmesi korkusundan kurtuluyorlar. Artık ikide bir silah zoruyla sokaklara dökülme kaygısı yaşamıyorlar... Her kargaşada kepenk kapatıp ekonomik gelirlerinden olmuyorlar. Masum kürtlerden başka, büyük bir kitle olarak Türk halkı da süreci destekliyor. (Bakmayın siz bugünlerdeki manüpilatif anketlere!...) Artık hiç bir şehit anası, başka anaların ağlamasını istemiyor.
Türkiye’nin içine düştüğü trajedi, çözüm sürecine karşı olanların hâlet-i ruhiyesini yansıtan bir trajedidir. Bunlar ne kadar çaresizdir ki, bir zamanlar her gün gazetelerinin manşetinde bir ülkücüyü hedef gösterip vurduranlarla, ülkücüler beraber hareket ediyor.
Geçen gün, sosyal medyaya düşen bir fotoğrafta görmüşsünüzdür. Kütahya’da Âkiller Heyeti’ne karşı yapılan bir gösteride, İşçi Partili gençlerle ülkücüler yanyana... “Düşmanımın düşmanı dostumdur” gibi ilkesiz, konjonktürel ve son derece ilkel bir yönteme baş vurmak ülkücülere yakışmıyor.
Daha düne kadar bebek katili ile sarmaş dolaş olanlar; dergilerinde, ordunun operasyonlarına karşı çıktıklarını açık açık dile getirenler ve Apo’ya beraber siyaset yapmayı teklif edenlerle ülkücülerin kol kola olması, çok trajik bir durum.
Pek çok yerde, MHP’lilerle CHP’liler, sırf iktidar muhalifi oldukları için iş birliği yapabiliyorlar. Bu, şimdilik iş birliği şeklinde tezahür ediyor ama korkarım ilerde CHP ve İşçi partisi MHP’yi yutar.
Bazı olaylar turnusol kâğıdı yerine geçer... Yaşamakta olduğumuz çözüm süreci, şimdi bir turnusol kâğıdı gibi. Kimin ne olduğunu ortaya çıkarıyor ve görülüyor ki Türkiye “çözümden yana olanlar”la, “çözüme karşı olanlar” ayrışmasını yaşıyor. Bu süreç sonunda, Türkiye’de saflar, daha da netleşip saflaşacağa benziyor.
Zamanla, bugünkü “çözüm karşıtları”nın yüzde 30’a hapsolup kalacak; geriye kalan yüzde 70 de “çözümden yana olanlar”dan meydana gelecek.
Ne yalan söyleyeyim, yaşanmakta olan netleşme ve saflaşma Türkiye’nin selameti olacak. Çünkü gelecekte, Türkiye’yi gerçekten muktedirlerden oluşacak ve yüzde 70’lik bir tabana dayanan iktidarlar yönetecek... Diğerleri, 20. yüzyılın değerlerinde boğulup kalacaklar.
Yaşayacakmışız ki, yaşıyoruz bu günleri...
İşte haftalardır konuştuğumuz tek konu, çözüm süreci...
Bu ülkenin büyük bir kısmı şehit cenazelerinin gelmemesinden son derece memnun. Artık Mehmetçik anaları ağlamayacak...
Öte yandan, çocuğu zorla dağa kaldırılmış ve çatışmalarda ölmüş Kürt gencinin de anası ağlamayacak...Bu çok güzel bişi değil mi?...
Milletin anasının ağlamasını isteyenler, maalesef durumdan memnun değil...
Kanla beslenen PKK bile, kan dökmenin çözüm olmadığını anladı ama bazıları, hâlâ yarasalar gibi karanlık havaları gözleyip kanla beslenmek sevdasında. İşte bunlar, durumdan memnun değil.
2003’ten beri “Kızılelma koalisyonu” uydurması ile bir araya gelen “kızıllar”la “elmalar”, daha sonra Ergenekoncu oldular...
O da kesmedi “ulusalcılık/milliyetçilik”le “solculuk”u bir araya getirip “ulusolcu” bir salata oldular. Bugünler, safların gittikçe berraklaşmaya, saflaşmaya başladığı günler.
Çözüm süreci, turnusol kâğıdı fonksiyonu görüyor bugünlerde. Toplumda 3 tür gruplaşma olmaya başladı.
Çözüme destek verenler. Çözüm için ellerinden gelen her şeyi yapanlar. Çözüme tarafdar olup da iktidara muhalif olduklarından dolayı, çözüme karşı olanlar.
Gerçekten çözüm istemeyenler. Çözüme destek veren en büyük kitle, yüzde 85-90’lık bir oranla, masum Kürt halkıdır. Çünkü, artık onlar çocuklarının bir gece dağa kaldırılması ve eve ölüsünün gelmesi korkusundan kurtuluyorlar.
Artık ikide bir silah zoruyla sokaklara dökülme kaygısı yaşamıyorlar... Her kargaşada kepenk kapatıp ekonomik gelirlerinden olmuyorlar. Masum Kürtlerden başka, büyük bir kitle olarak Türk halkı da süreci destekliyor. (Bakmayın siz bugünlerdeki manüpilatif anketlere!...)
Artık hiç bir şehit anası, başka anaların ağlamasını istemiyor.Türkiye’nin içine düştüğü trajedi, çözüm sürecine karşı olanların hâlet-i ruhiyesini yansıtan bir trajedidir. Bunlar ne kadar çaresizdir ki, bir zamanlar her gün gazetelerinin manşetinde bir ülkücüyü hedef gösterip vurduranlarla, ülkücüler beraber hareket ediyor.
Geçen gün, sosyal medyaya düşen bir fotoğrafta görmüşsünüzdür. Kütahya’da Âkiller Heyeti’ne karşı yapılan bir gösteride, İşçi Partili gençlerle ülkücüler yanyana...
“Düşmanımın düşmanı dostumdur” gibi ilkesiz, konjonktürel ve son derece ilkel bir yönteme baş vurmak ülkücülere yakışmıyor.
Daha düne kadar bebek katili ile sarmaş dolaş olanlar; dergilerinde, ordunun operasyonlarına karşı çıktıklarını açık açık dile getirenler ve Apo’ya beraber siyaset yapmayı teklif edenlerle ülkücülerin kol kola olması, çok trajik bir durum.
Pek çok yerde, MHP’lilerle CHP’liler, sırf iktidar muhalifi oldukları için iş birliği yapabiliyorlar. Bu, şimdilik iş birliği şeklinde tezahür ediyor ama korkarım ilerde CHP ve İşçi Partisi MHP’yi yutar.
Bazı olaylar turnusol kâğıdı yerine geçer... Yaşamakta olduğumuz çözüm süreci, şimdi bir turnusol kâğıdı gibi.
Kimin ne olduğunu ortaya çıkarıyor ve görülüyor ki Türkiye “çözümden yana olanlar”la, “çözüme karşı olanlar” ayrışmasını yaşıyor.
Bu süreç sonunda, Türkiye’de saflar, daha da netleşip saflaşacağa benziyor. Zamanla, bugünkü “çözüm karşıtları”nın yüzde 30’a hapsolup kalacak; geriye kalan yüzde 70 de “çözümden yana olanlar”dan meydana gelecek.
Ne yalan söyleyeyim, yaşanmakta olan netleşme ve saflaşma Türkiye’nin selameti olacak. Çünkü gelecekte, Türkiye’yi gerçekten muktedirlerden oluşacak ve yüzde 70’lik bir tabana dayanan iktidarlar yönetecek...
Diğerleri, 20. yüzyılın değerlerinde boğulup kalacaklar.