Her mevsimin bir özelliği ve güzelliği olacak elbet. Bitkiler kışın dinlenmeye ve gelişmeye yatacaklar; baharda tomurcuk ve filiz olup hayata heyecan katacaklar; yazda meyveye dönecekler; sonbaharda hasat edilecekler ve her yer bereket olacak... Tabiati kurgulayan Allah, böyle kurgulamış... Âmennâ ve saddaknâ!... Takdire karşı boynumuz kıldan ince...
Yaz gelince meyveye dönmüş bitkiler kadar, insanların tatil rehavetine kapılması da söz konusu. İnsanlar tatil yapıyor ama tabiat şartları tatil yapmıyor. Hiç tatil yapmayan şey ise yangınlar...
Muğla civarında büyük orman yangınları yaşadık. 27 Temmuz 1996 günü Marmaris ve civarı yandığında, yüreklerimiz de yandı. Yangın neredeyse Datça’ya kadar uzanmıştı.
Sonra Yılanlı dağı yangını.... Gökyüzünü kaplayan dumanlar... Küllerin taa Muğla’ya kadar ulaşması... Uzaktan görünen dev alevler...
Yangınlarda, yüzlerce yıllık ağaçlar kül olurken, binlerce yaban hayvanı yanarken, insanın yüreği nasıl cız etmez!... Yangından kaçışan hayvanları gördünüz mü hiç?... Çığlıkçığlığa daldan dala atlayan sincaplar, çığlık çığlığa göğe yükselen kuşlar; bir türlü kaçamayan kaplumbağalar, karıncalar... Bunlara yürek dayanmaz!...
Her sene yaz mevsimi gelince, yangınlardan dolayı içimi bir korku ve ürperti kaplar. Hep dua ederim yangın çıkmasın diye!...
Bir kaç sene öncesine kadar, büyük yangınlar devam ediyordu. Bu sene Amanos yangını hariç, pek büyük yangın olmadı Allah’a şükür.
Muğla, orman bakımından Türkiye’nin en zengin bölgesi olduğu için, inanın burada her yaz diken üzerinde oturuyoruz. Fakat gene Allah’a şükür ki, son yıllarda orman yangınlarına müdahalede hayli mesafe katetmişiz.
Bayramda, 5 günlüğüne memlekette idim. Yani Turgutlu’da idim. Kız kardeşimin Turgutlu’nun güneyinde, şehre 5 km mesafede bir yayla evi var; oradaydım.
Kardeşimin yayla evinin bir yanında Yayla köyü, öbür yanında da Osmancık köyü (Benim köyüm) vardır. Bayramdan bir gün önce, kardeşimin yayla evine 500 metre kadar yakın mesafede olan diğer kardeşime ait olan evin arkasındaki makilik alan tutuşmuş. Hemen yangın helikopteri ile müdahale edilmiş ve yangın büyümeden söndürülmüş.
Bayramın ilk günü Yayla köyü ile Aşağı Bozkır köyü arasında olan ve kız kardeşimin evine 1 kmm mesafede bulunan bir çam ormanı tutuştu. Hemen yetkililere haber verdik ve 2 dakika için de 2 helikopter derhal yangına müdahale etti ve yangın söndürüldü.
Sonra Turgutlu’ya yakın bir yerde başladı yangın. Gene helikopterler bir kaç dakika içinde müdahale ederek yangını söndürdüler.
Bayramın son günü karşıda Halilbeyli köyü civarında bir duman yükseldi. Gene derhal haber verdik ve anında yangın söndürüldü.
O dört-beş gün içinde dört-beş yangın çıktı. (Kardeşimin evinden bütün yamaçlar ve karşısındaki tepeler görüldüğü için, yangın çıkar çıkmaz farkediliyordu.) Her yangına, anında müdahale edilerek çok büyük alanların yangınla harap olmasının önüne geçildi. Yayla köyünün yanındaki yangında biraz geç kalınsaydı, yangın köye ulaşır ve Allah göstermesin, köy de yanardı.
Şunu demek istiyorum... 2000 başlarına kadar, çıkan bir orman yangınını söndürmek için Rusya ve Yunanistan’dan helikopter ve uçak kiralardık. Emanet kediyle fare tutulmaz hesabı, bunlarla yangınlara müdahalede çok geç kalınmış olurdu. Şimdi, Orman Bölge Müdürlüklerinin helikopterleri ve yangın uçakları var. Bunlarla anında müdahalede bulunulabiliyor.
Yayla köyü yangınında, 177’yi hemen aradık ama hep meşgul çaldı. Bunun üzerine Orman Bölge Müdürü İbrahim Aydın’ı aradım. Sağolsun, hemen ilgilendi ve 10 dakika sonra falan “Hocam yangın kontrol altına alındı” diye bilgi verdi.
Demek ki, teknik imkanlarla insan faktörü birleşince, artık ormanlarımız büyük yangınlarla tahrip olmayacak.
Yangının acısını her zaman derinden hisseden Egeliler, inşallah bundan sonra büyük yangınlarla karşılaşmayacaklar. Bu yüzden, Orman teşkilatı ve Bölge Müdürlüğüne ne kadar teşekkür etsek azdır.