Değişen Türkiye’de, son zamanlarda tuhaf sesler çıkmaya başladı.
Yaşanan gelişim ve değişim sürecinde frekansı bir türlü yakalayamayan ve yakın zamana kadar, sinmiş bir vaziyette bekleyen TÜSİAD bile yağıp gürlemeye, iktidarı tehdit etmeye başladı.
Hani ülkede taşlar yerinden oynamaya başladı ve sosyal-siyasî yapıda bir zaaf emaresi varmış gibi gösterilmeye çalışılıyor ya, hazretlere de bir cesaret geldi ki, sorma!...
Gezi olaylarından itibaren gelmeye başladı bu cesaret… O güne kadar, gelişmelerden başı dönüp köşesine çekilenler, en son olaylardan sonra diş gıcırdatmaya ve kılıçlarını kınından sıyırmaya başladılar. Fırsat bulsalar silah şakırdatacaklar da, geçti o devirler!...
“Türkiye bu durumda olursa ülkeye yabancı sermaye gelmez”miş. Aman sizin yabancı sermayeniz eksik olsun… Bu ülke yabancı sermayesini kendisi bulacak kadar güçlenmiştir son 10 yılda. (Başbakan’ın dediği gibi, 10 yıldır o kadar yabancı sermaye girişini siz mi sağladınız?) Bulduğunuz yabancı sermaye, yatırımcı değil, kâr peşinde koşan tröstlerdi zaten. Bırak onlar da gelmeyiversin Türkiye’ye!...
Tabii, TÜSİAD’ın amacı, ülkeye sermaye akışı falan değil; kendi kontrollerinde bir sermayenin gelmesi. Yatırım-matırım hak getire bunlara göre. Kendi menfaatleri olmadığı sürece, bunların bir yaralı parmağa merhem sürdükleri görülmemiştir.
1970’lerin sonunu hatırlayın… Gazete ilanlarıyla ve spekülatif piyasa ile hükûmet devirmişlerdi bunlar. Zamanın gene o zaman olduğunu zannediyorlar. Oysa o köprülerin altından çoook sular geçti.
Son aylarda yaşanan olaylar, bunların gözünde bir iktidar zafiyeti gibi görünüyor. Demek oradan bakınca öyle görünüyor ki şimdiden ellerini ovuşturmaya başladılar ve toplantılarında Türkiye’yi tehdit etmeye kalkıyorlar.
Artık o tehditlere aldıran yok!...
Özal zamanında uyanan Anadolu kaplanları artık sermaye gücünü kontrol ediyor.
28 Şubat’ta “yeşil sermaye” diyerek mahkûm ettirmeye çalıştığınız ve köküne kibrit suyu dökmeye kalktığınız güç, iktidarda. Artık piyasaya İstanbul sanayi cuntası egemen değil. Bu millet, siyasî iradesiyle beraber, ekonomik ve sosyal-kültürel iradesini de ortaya koymaya başladı. (Yok… “Kültürel irade” maalesef yerlerde sürünüyor. Onu lafın gelişi demişim gibi okuyun.)
Piyasa ve borsa manipülasyonları artık tutmuyor. 2008 krizini atlatan bu millet ve siyasî irade için tehditleriniz sinek vızıltısı gibi kalıyor.
Dünyanın pırıltısını sadece siz görmüyorsunuz. 1970’lerde doğup rahmetli Özal zamanında bu pırıltıyı gören gençler, ülkenin kaderine el koydular. Piyasada, medyada, millî eğitimde, üniversitelerde, fuarlarda, sanayi çarşılarında artık bu gençler var.
Sizlere tavsiyem, bundan sonra saatlerinizi bu gençlere göre ayarlamanızdır; Londra’ya Washington’a New York’a göre değil. İsterseniz Tanpınar’ın Hayri İrdal’ına da bi sorun saat ayarlama meselesini.