Hadi ağaçtan çıktınız yola ve biz de güya yuttuk!...
Şimdi de medivenleri boyuyorsunuz ve güya bununla da tepki koyuyorsunuz ama gülünç oluyorsunuz...
Suriye’de, Mısır’da, Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Myanmar’da sokaklar, meydanlar kanla boyanırken; zalimler insan kanını sebil ederken, bizim baba parasıyla eylem yapan güruh, merdivenleri boyayarak güya “insancıllık” yapıyor... (Biri de tutmuş, merdivenleri griye boyuyor. Sırası mı kardeşim “g(e)ri zekâlılık”ın!... Bırak boyasınlar!... Karışma!...)
Yani bütün işler bitti; Türkiye’de ve dünyada insanlık refaha erdi... Dünyanın tek derdi merdiven boyaları mı kaldı?... Boyayın onu da fıstıkî yeşile, olsun bitsin!... O da olmadı, kına yakın merdivenlere!...
Millet, boş verin bu “hayatları yeşillik” olanları!... Onlar, Eylül’de yapacakları vandallıkların hazırlıklarını yapıyorlar.
“Gezi gazı bitti; yeni gaz bulalım” hevesindeler; “Yeni gaz konusu bulalım ve Eylül’den itibaren sokaklarda vandallıklarımızı sergileyelim.” sevdasına düştüler.
Önce ODTÜ ormanları dediler; tutmadı!... Millet itibar etmedi o eylemlere. Hele kışkırtıcılardan birinin oralarda villası ortaya çıkınca, baya baya bozum oldular. (O villa yapılırken kim bilir kaç tane ağaç heba edilmişti!...)
Şimdi de merdiven boyuyorlar...
Hiç bir masumiyetiniz kalmadı ey vandallar!...
Gezi eyleminin ilk günlerinde topladığınız sempati de buharlaştı. Sizi ciddiye alan sadece Kılıçdaroğlu kaldı. O da kendi bir şey yapamadığından, hazır eylemlere çökmeye kalkıyor.
Bundan sonra her eyleminiz, bırakın polis müdahalesini, yoğun bir toplumsal tepki ile karşılaşacaktır. Çünkü hiçbiriniz masum değilsiniz artık ve tepeden inmeci, seçkinci jakobenlerin uşaklığını yapmaktan başka bir amacınız yok. Bu milletin merhamet sınırlarının geniş olmasından faydalanarak yenmedik halt bırakmıyorsunuz.
İşte seçimlere 7 ay kaldı... Bu 7 ayda yiyeceğiniz her halt, sizin kayıp hanenize, iktidarınsa kazanç hanesine yazılacaktır. Sizler de ıslandığınızla ve yediğiniz biber gazıyla kalacaksınız. En çok endişelendiğimiz şey de, sizin gazınıza gelip eylemlere katılan gençlerin katili olmanız.
Eylemlerinizde binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca, milyarlarca haklı olsanız, bir Ethem’i, bir Ali İsmail’i, bir Mehmet’i, bir Abdullah’ı geri getirebilecek misiniz? Geri getirebilecek misiniz ve hepsinden önemlisi yeni Ethemler, Ali İsmailler, Mehmetler, Abdullahlar olmamasını sağlayabilecek misiniz? Yeni ölümler olursa bunun vebâli sizindir.
İktidarı sokakta devirme zamanları geçti... Her eyleminizle, milletten biraz daha uzaklaşıyorsunuz. İşin berbat tarafı, ana muhalefet değirmenine su bile taşıyamıyorsunuz.
İşte Eylül geldi... Üniversiteler de açılmaya başlar yarın öbürgün... Sizler de ana babalarınızdan uzakta, güya özgür ortamlarda eylemciliğe soyunacaksınız... Unutmayın; her eyleminiz mâşeri vicdanda “Hımmmm!... Gene bir şeyler karıştırıyor bu gençler. Birilerine Türkiye’deki rahat batıyor..” düşüncesi hâkim olacak.
Herşeyi göze alıyorsanız buyrun sokaklar, meydanlar ve kampüsler sizin!... Ama polis müdahale edince darılmaca-gücenmece, ağlamaca-zırlamaca yok!... Eyleme giren ıslanır da biber gazı da yer.
Haaa!...Unutmadan söyleyeyim; sizleri gaza getirip biber gazına maruz bırakan 20. yüzyıldan kalma gazeteci atık ve artıklarına güvenmeyin. Onlar, hâlâ kendi av hikâyelerinin anlatıldığını zanneden yaşlı avcı tebessümüyle bakıyorlar etrafa ve millet de onlarla alay ediyor artık. Bazıları da ODTÜ yakınlarındaki villasını kurtarma sevdasına düşmüş.
“Başını duvarlara vuranı çok gördüm ama başını vurmak için duvar öreni ilk defa görüyorum” derler ya; sizinki de o hesap. Örün bakalım duvarlarınızı!...